Kültür İhtilali
Bugün gelinen noktada toplumun ve gençliğin çok ciddi manevi bir açlık yaşadığını gözlemliyoruz. Gençliğin, milli bilinç ve değerlerden uzak, hayat idealleri olmadan, üretmek veya toplumsal fayda gibi kavramları düşünmeden,...
Bugün gelinen noktada toplumun ve gençliğin çok ciddi manevi bir açlık yaşadığını gözlemliyoruz. Gençliğin, milli bilinç ve değerlerden uzak, hayat idealleri olmadan, üretmek veya toplumsal fayda gibi kavramları düşünmeden, tüketime dayalı ve bağımlı bir hayat yaşadığını üzülerek müşahede ediyoruz. Bununla beraber insanlık olarak çok genç denebilecek bir misafirimizi ağırlıyoruz. Misafirimizin adı: Teknoloji. Çok ilginç bir yapısı olan misafirimizle neler yapabileceğimizi daha yeni yeni öğrenmeye başladığımız bu dönemde, misafirimizin çokta masum olmayan sonuçlar doğurduğunu öğreniyoruz.
Destan ve milli hikâyelerle büyüyen bir nesil olarak topyekûn milli bir inanç ve idealde buluşabiliyorken, telefon ve tabletlerle büyüyen birbirinden kopuk nesillere dönüştük. Kitap okuma sayısı azalırken, oyun ve teknolojiye olan talep gün geçtikçe büyüyor. İnsanların bir araya gelerek etmiş oldukları muhabbetler dahi bugün sosyal medyaya taşınmış durumda. Bugün geldiğimiz nokta gösteriyor ki hızla gelişen ve hayatın her noktasında mutlak söz sahibi olmaya doğru ilerleyen teknoloji, şimdiden kendine milyonlarca bağımlı edinmiş durumda. Teknolojiyi kullanmak kötü bir şey mi? Elbette hayır. Doğru yerde ve doğru zamanda kullanıldığında çok etkili bir araç olabilirken maalesef kontrolsüz kullanıldığında ise çok ciddi olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.
Teknolojinin doğru kullanıldığında ne kadar büyük bir araç olacağı ile ilgili birkaç örnek vermek gerekirse; milyonlarca kitap ve bilgi kaynaklarına saniyeler içinde ulaşabiliyoruz. İnsan eli ile imkânsız olan bir takım cerhi operasyonları bunun sayesinde kolaylıkla gerçekleştirebiliyoruz. Yine insan gücü ile imkânsız olan veya çok uzun zaman alabilecek bazı işleri kolaylıkla yapabiliyoruz.
Diğer yandan teknolojiyi çok hızlı ve sorgulamadan kullananlar onu yaşamın birincil ihtiyacı listesinde görüyorlar. Özellikle akıllı telefon ve tabletler neredeyse günün 24 saatini dolduracak bir kullanım sıklığına sahip olmakla birlikte, kimi insanlar için bağımlılık derecesinde bir önem arz ediyor.
Maalesef teknolojinin hızlı ilerleyişine ayak uyduramadık, teknolojinin kontrolsüz ve bilinçsiz kullanılması toplumlarda derin izler bırakıyor, toplumun yapısını bozuyor, toplumsal kültürü tahrip ediyor. Teknoloji ile tanışma dönemi birçok insan için artık çocukluk dönemine tekabül ediyor. Nasıl ki bir ağacın meyve vermesi için doğru toprağa dikilmesi ve yetişmesi bir önem taşıyorsa, aile de bir insanın gelecekteki hayatı ve kişiliği için aynı hayati öneme sahiptir.
Teknolojinin en önemli olumsuz etkilerinden biri de doğal diller üzerindeki deformasyonudur. Günümüz gençliğinin teknolojiyi kullanırken teknolojiyle ilgili her yeniliği büyük bir keşif veya icatmış gibi hayatlarına dahil etmelerinin yanında kendi dillerindeki karşılıklarını hiç düşünmeden aynı teknolojik gelişme ile ilgili her türlü terimi kendi dillerine dahil edip yerli yersiz kullanmaları kelimen tam anlamıyla bir ‘’dil ihtilaline’’ sebep oluyor. Dahası üç beş kişinin bir araya gelerek konuştukları dil toplumunun diğer kesimleri tarafından anlaşılamayacak kadar yabancılaşmış ve asıl dil tahribatı ölçülemeyecek boyutlara ulaşmış oluyor.
Dilin bu denli tahribinin yanında bireylerin cümle kuramayacak, duygu ve düşüncelerini hatta kendilerini ifade edemeyecek kadar doğal dilin zenginliklerinden uzaklaşmaları, zannediyorum ki; düşünme, üretme, eleştiri yapma niteliklerini de büyük derecede olumsuz etkilemiş bulunmaktadır. Nitekim doğal dilin sadece günlük kelimeleri kullanılırken dil ile birlikte, tarih, kültür ve milli değerlerinde unutulduğunu veya hatırlanmadığını belirtmek yerinde olacaktır.
Teknolojiyi bilinçsizce kullanmanın doğurduğu yıkıcı sonuçlardan biri de şüphesiz aile bireyleri arasındaki bağların zayıflaması ve yıpranmasıdır. Aile bireylerinin toplu olarak bulunduğu ortamlarda dahi birbirlerine vakit ayırmak yerine televizyon, tablet veya telefon gibi cihazlarla vakit öldürmeleri, toplumun aile yapısındaki tahribatı açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
En başta da belirttiğim üzere aile, bir bireyin topluma kazandırılması için ilk ve hayati eğitim yeridir. Peki, bir masanın etrafında oturuyorken bile birbirlerine çok uzaklarda gibi yaşayan aile bireylerinden nasıl bir yetiştirme beklenebilir? Aksine birçok ebeveyn günlerinin yoğunluğunu bahane ederek çocukları ile vakit geçirmek yerine daha bebeklik dönemlerinde onları teknolojinin kontrol edilmesi zor olan kollarına terk ediyor.
Özetleyecek olursak, teknoloji ve teknolojinin sunduğu fırsatlar doğru ve yerinde kullanıldığında çok büyük faydaları ve katkıları olabilmektedir. Bunu yaparken olumsuz sonuçlar doğurabileceğini unutmamalıyız. Teknolojinin amacı ve işlevinin dışında kullanımının önüne geçmeliyiz. Teknolojik bir ürün veya yeniliği alırken bunu bilinçli yapmalı, kendi kültür ve değerlerimize zarar vermeden, kendi dilimizin tahrip edilmesine müsaade etmeyecek şekilde onu hayatımıza dahil etmeliyiz. Ailemizle geçireceğimiz veya kendimize ayırdığımız zamanlar olmalı ve bu zamanı teknolojinin bizden çalmasına izin vermeden kontrol altında tutmalıyız.
Bu haber toplam 233 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.