“İKTİDARIN DEĞİL HALKIN ÖĞRETMENLERİYİZ”
Eğitim Sen Muğla Şubesi tarafından 1-3 Aralık tarihinde toplanacak olan ve 20.si yapılacak olan Milli Eğitim Şurası önce açıklama yapıldı. Açıklamada, “MEB’in ve siyasi iktidarın Şuraya dönük özensiz bakış açısını...
Eğitim Sen Muğla Şubesi tarafından 1-3 Aralık tarihinde toplanacak olan ve 20.si yapılacak olan Milli Eğitim Şurası önce açıklama yapıldı. Açıklamada, “MEB’in ve siyasi iktidarın Şuraya dönük özensiz bakış açısını Milli Eğitim Şurası Yönetmeliğinin kendisinde dahi görmekteyiz. İktidarın değil, halkın öğretmenleriyiz” denildi.
SİNEM KAPLAN
Eğitim Sen Muğla Şubesi tarafından 1-3 Aralık tarihinde toplanacak olan 20. Eğitim Şurası öncesi basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya, daha önce sendikanın başkanlığını yapmış olan, Hasan Rahmi Dural, Cahit Yaka, Volkan Polat, Hulusi Kalaycı, Nuran Aldan ve Bilge Taşkıran da katıldı.
Eğitim Sen Muğla Şube Başkanı Birdal Savran yaptığı açıklamada, “Milli Eğitim Şurası Yönetmeliğinin 11. Maddesine göre Şuranın 4 yılda bir toplanması esastır. Ancak AKP döneminde Şuralar sadece 3 defa toplandı. 19. Milli Eğitim Şurasının 2-6 Aralık 2014 tarihinde toplandığı dikkate alındığında siyasi iktidarın eğitimde uzlaşı ve tartışma arayışının olmadığını açıkça ifade edebiliriz. Aradan geçen 7 yılda eğitim alanında yaşananlar dikkate alındığında, siyasi iktidarın tartışarak eğitim alanında en doğru kararı almak değil kendi ajandasında olanları yaşama geçirmek hedefinde olduğunu belirtmek gerekmektedir. MEB’in ve siyasi iktidarın Şuraya dönük özensiz bakış açısını Milli Eğitim Şurası Yönetmeliğinin kendisinde dahi görmekteyiz. 20. Eğitim Şurası alelacele karar alınarak duyurulmuştur. 20. Eğitim Şurasının toplanacağı Eylül ortasında açıklanmış ve neredeyse 2.5 ayda tüm hazırlıkların yapılacağı varsayımıyla Şura hazırlıkları başlamıştır. Bu kadar kısa bir süre içerisinde Şura için gerekli hazırlıkları yapmak ve gerçek bir eğitim danışma kurulu toplamak fiziken mümkün değildir. Bu kararı alanların kamuoyuna bu acelenin gerekçesini açıklamaları gerekmektedir” dedi.
“SALGIN VE ETKİLERİ SONLANDI MI?”
Şura ‘Eğitimde Fırsat Eşitliği’ başlığında toplanacak ve 3 ihtisas komisyonu kurulacak. Bu komisyonlar ‘Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği’, ‘Mesleki Eğitimin İyileştirilmesi’ ve ‘Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi’ olacak. Öncelikle Şura gündemleri arasında salgının eğitim alanında yarattığı tahribat ve bunların giderilmesi için alınacak önlemler ve yapılacakların olmamasını anlamak ve kabul etmek mümkün değil. Tüm dünyanın salgının öğrenciler üzerindeki etkisini tartıştığı ve ne yapılması gerektiğini araştırdığı bir dönemde ‘Salgın ve Eğitim’ konusunu Şura gündemine almamanın açıklanabilir bir tarafı yoktur. Bu konunun acilen Şura gündemine alınması gerekmektedir. Bu konuda acilen kamuoyunun MEB’e gerekli çağrıyı yapması gerekmektedir.
“EĞİTİMİN BİR YARIŞMA VE REKABET ALANI DEĞİLDİR”
“Şuranın ana başlığı “Eğitimde Fırsat Eşitliği”. İlk bakışta bu başlık olumlu gibi görünse de aslında sınıfsal eşitsizliklerin meşrulaştırılması ve normalleştirilmesinden öte bir anlam taşımamaktadır. Fırsat eşitliği aynı koşullara sahip olanların yarışması veya rekabet etmesi üzerine inşa edilmektedir. Yani, aynı süre aynı okul türüne devam eden öğrencilerin aynı sınava girmesi eşit bir yarış olarak kabul edilmelidir. Tamamen sınav üzerine inşa edilmiş bir eğitim sisteminin sınıfsal farklılıkların bu kadar derinleştiği bir dönemde güçlü bir meşruiyete gereksinim duyması hiçte şaşırtıcı değildir. Bu nedenle de Şuranın ana başlığının “Eğitimde Fırsat Eşitliği” olması kararı alanlar açısından oldukça anlamlı olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Ancak bu kararın emekçilerin ve yoksulların çocukları için bir anlamının olmadığını belirtmek durumundayız. Eğitimin bir yarışma ve rekabet alanı olmadığını belirtmemiz gerekmektedir. Eğitim, tüm öğrencilerin yarışmadan, rekabet etmeden kullanacağı temel bir kamu hizmetidir. Bir hakkın sınavla şekillenmesi ve bu haktan bazılarının daha çok, bazılarının daha az yararlanması hak kavramının kendisine aykırıdır. Şurada fırsat eşitliği yerine kamusal eğitim hakkının öne çıkması eğitim aracılığı ile yaşamında değişiklik yapma umudu taşıyan milyonlarca öğrenci açısından vazgeçilmez öneme sahiptir.”
“İKTİDARIN DEĞİL HALKIN ÖĞRETMENLERİYIZ”
Savran açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Siyasi iktidar eğitim aracılığı ile yeni bir rejim inşa etmeyi hedeflemektedir. Bu hedefe uygun olarak yeni bir öğretmen profili oluşturmayı da uzunca bir süredir planlamaktadır. Buna uygun olarak 2017’de çıkarılan “Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi” hala yürürlüktedir. AKP’nin 2023 hedeflerine uygun olarak hazırlanan bu belge öğretmenlik mesleğini güvencesiz hale getirerek sürekli bir performans denetimi öngörmektedir. Öğretmenlerin hizmet içi eğitiminin “Öğretmen Akademisi” tarafından sağlanmasını planlayan bu belge ayrıca öğretmenlerin bu eğitimlerin giderlerinin kendilerinin karşılamasını da planlamaktadır. Bu haliyle eğitimin ticarileşmesinin somut bir örneğini önümüze koymaktadır. Strateji belgesi ayrıca öğretmenlerin mesleki yeterliliklerinin gözlenmesi gibi oldukça muğlak ve tehlikeli bir hedefi de içermektedir. Toplamında bu strateji belgesi ile hedeflenenin öğretmenleri kamu emekçisi olmaktan çıkarıp iktidarın memuru yapmayı hedeflemektedir. Öğretmenlik mesleğini güvencesiz hale getirecek, öğretmenlerin yarışmasına veya rekabet etmesine neden olacak tüm girişimlere karşı açık bir duruş ortaya koymak gerekmektedir. Siyasi iktidarın, öğretmenlerin mesleki gelişimine katkı sunacak gerekçesi ile öğretmenlerin sürekli yarışmasına neden olacak tüm önerilere karşı durmak sadece öğretmenlik mesleğini değil geleceğimizi savunmaktır. Unutulmasın öğretmen kaybederse halk kaybeder.”
Bu haber toplam 311 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.