Muharrem Ayı ve Âşûre

Yatağan Müftüsü durmuş Ali Çetmi Muharrem ayı dolaysıyla bir yazı kaleme aldı.Allah’ın yarattığı aylar, günler, geceler arasında çok kıymetli kazanç mevsimleri vardır. İslam âlemi olarak 20 Ağustos 2020 Perşembe günü,...

Muharrem Ayı ve Âşûre

Yatağan Müftüsü durmuş Ali Çetmi Muharrem ayı dolaysıyla bir yazı kaleme aldı.

Allah’ın yarattığı aylar, günler, geceler arasında çok kıymetli kazanç mevsimleri vardır. İslam âlemi olarak 20 Ağustos 2020 Perşembe günü, Sevgili Peygamberimizin (sas)’in, Mekke’den Medine’ye hicretinin yıl dönümüne ve hicri 1442 yılı Muharrem ayı’na kavuşmuş bulunmaktayız. Bizleri bu günlere kavuşturan Cenab-ı Allah’a hamdü senalar olsun.

Sözlükte “haram kılınan, yasaklanan, kutsal olan, saygı duyulan” anlamlarına gelen Muharrem, savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan biridir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır.  “Doğrusu Allah’a göre ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına uygun olarak on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır. İşte doğru olan hesap budur…” (Tevbe, 9/36). Resul-i Ekrem, muharrem ayını “Şehrullahi’l-Muharrem” olarak yani  “Allah’ın ayı Muharrem”olarak nitelendirmiş ve “Ramazan ayından sonra en kıymetli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” hadis-i şerifiyle, bu ayın manevi bereketine işaret etmiştir.

İbni Abbas (ra) dan rivayet edildiğine göre; “Fecr suresinde üzerine yemin edilen “fecr” den maksadın muharrem ayı” olduğu şeklinde bir yorum vardır. Ayrıca bu surede yine “üzerine yemin edilen on gecenin” (89/2) muharrem ayının ilk on gecesi kabul edildiği de belirtilmektedir.[ Taberi,XXX,107.]

Hz. Ömer’in halifeliği döneminde 17 (638) yılında, Resulullah (sav) in Mekke’den Medine’ye hicretinin resmi takvim başlangıcı olarak kabul edilmesiyle Muharrem ayı hicri yılın ilk ayı olarak belirlenmiştir.

Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayı, ilahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve ikramın coştuğu bir aydır.

29 Ağustos 2020  Cumartesi günü idrak edeceğimiz Muharrem ayının onuncu günü, Âşure günüdür.

Aşure’ nin menşei hakkında iki görüş vardır. Birincisi, Hz.Musa ve kavminin, Firavun’un zulmünden kurtulduğu ve Yahudilerin oruç tutmakla mükellef olduğu bir gündür. İkincisi ise, Hz.Nuh’tan itibaren bütün Sami dinlerde mevcut olan ve Cahiliye devri Arapları arasında da Hz.İbrahim’den beri önemli görülüp oruç tutulan bir gündür. Bu görüş, Hz.Aişe ile Abdullah b. Ömer’in rivayetlerine dayanır. Hz. Aişe (ra) nın rivayeti şöyledir:

Aşure, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah (sav) da buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince de bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da Aşure günü oruç tutmayı emretmiştir. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Aşure gününde oruç tutmayı bırakmış, bundan sonra Müslümanlardan isteyen bu günde oruç tutmuş, isteyen tutmamıştır”.[ Buhari.Savm.69]

Abdullah b. Ömer’in aynı konudaki rivayeti ise şöyledir: “Aşure Cahiliye devri insanlarının oruç tuttuğu bir gündü. Fakat ramazan orucu farz kılınınca Resulullah (sav) e  aşure orucu konusu sorulmuş, o da; Aşure Allah’ın günlerinden bir gündür, dileyen bu günde oruç tutsun, dileyen oruç tutmasın” buyurmuştur.[ Müsned,ll.57,143]

Aşure Günü Müslümanlar nazarında önemli, mübarek ve mukaddes kabul edilmiştir. Bu günlerde Peygamber Efendimiz ve Müslümanlar da oruç tutmuşlardır.

Nitekim Hz. Ali Efendimizin anlattığına göre bir adam Hz. Ali Efendimize sorar;

-Ramazan ayından sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz?

Hz. Ali (r.a.) şu cevabı verir:

“Ben bu soruyu Resullah’a soran bir adama rastlamamıştım. Nihayet biri sordu. O zaman ben de yanlarında idim. Adam dedi ki;

-Ey Allah’ın Resulü ! Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz? Şu cevabı lütfettiler;

“Ramazan dışında da oruç tutmak istersen Muharrem ayında da tut. Çünkü O şehrullah’tır (Allah’ın ayıdır). O ayda bir gün vardır ki (o gün onuncu gün olan Aşure günüdür)  Allah o günde bir kavmin günahlarını affetti. Bir başka kavmin günahlarını da affedecektir.” [Tirmizi, Savm, 40)]

Diğer bir hadisi şerifte ise şöyle buyrulmaktadır; "Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, şehrullah olan Muharrem ayında tutulan oruçtur "[ Müslim, Sıyam 202]

Resûl-i Ekrem (s.a.s.), “Âşure günü tutulan orucun, bir önceki yılın günahlarına kefaret olmasını Allah’tan ümit ediyorum” (Tirmizi. Savm 48.) buyurmuş,  Âşure gününe, Muharrem’in dokuzuncu veya on birinci gününü de ekleyerek iki gün oruç tutmayı müminlere tavsiye etmiştir.

Rivayetlere göre Aşure gününde Yüce Allah on Peygamberine on çeşit ikramda bulunarak kutsiyetini artırmıştır. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir.

1-    Hz. Musa (as) Aşure günü Kızıl Denizi yararak kurtulmuş, Firavun ve ordusu denizde boğulmuştur.

2-    Hz. Nuh (as) ın gemisi Cudi dağının üzerine Aşure günü demirlemiştir.

3-    Hz. Yunus (as) balığın karnından Aşure günü kurtulmuştur.

4-    Hz. Adem (as) ın tövbesi Aşure günü kabul edilmiştir.

5-    Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin attığı kuyudan Aşure günü kurtulmuştur.

6-    Hz. İsa (as) o gün dünyaya gelmiş ve o gün sema’ya yükseltilmiştir.

7-    Hz. Davut (as) ın tövbesi Aşure Günü kabul edilmiştir.

8-    Hz. İbrahim (as) in oğlu Hz. İsmail (as) Aşure Günü doğmuştur.

9-    Hz.Yakup (as) ın oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

10-Hz. Eyyüb (as) hastalığından Aşure Günü şifaya kavuşmuştur.[ Sahihi Müslim Şerhi, 6/ 140.]

Türk-İslam Geleneğinde Aşure;

Türk-İslam geleneğinde önemli bir yer tutan Aşure aynı zamanda Muharrem ayında en az on gıda maddesinden yapılarak özel merasimlerle dağıtılan tatlıya da isim olmuştur. Günümüzde de özellikle Anadolu’da Müslümanlar Muharrem ayında en az on gıda maddesinden Aşure tatlısı pişirerek halka, misafirlere, komşulara, dostlara ikram ederler, fakir ve yoksullara dağıtırlar. Bununla Hz. Nuh ve Musa’nın zorluktan kurtularak bolluğa kavuştuğu gibi Cenab-ı Allah’tan zorluklardan, sıkıntılardan kurtularak bolluğa, bereketli bir hayata kavuşturması niyaz edilir. Bazı kardeşlerimiz ise 12 gün oruç tuttuktan sonra oruçların kabulü ve Ehli Beytin Ruhu için bu tatlıyı pişirerek dağıtırlar. Böylece Aşure tatlısı Anadolu’da oruçların kabulü, dostluğun, kardeşliğin, birliğin ve beraberliğin pekişmesi, yardımlaşmanın ve dayanışmanın güçlenmesinin ve bereketin bir simgesi olmuştur. Nitekim bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmaktadır;

“Her kim Aşure gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder”.( Et:Terğib ve’t Terhib. 2.116.)

Muharrem ayının tarihimizde ve kültürümüzde de ayrı bir yeri vardır. Muharrem ayı, âşûrâ ayıdır. Aşûrâ, birlik ve beraberliğimizin, paylaşma ve dayanışmamızın simgesidir. Aşure aşındaki farklı nimetlerin kaynaşarak ortak bir tada dönüşmesi gibi, milletimiz de asırlardır birlikte yaşama ahlakının gereği olarak sevinci ve kederi, nimeti ve külfeti, muhabbeti ve meşakkati paylaşmıştır. Muharrem ayı aynı zamanda hepimizin ortak acısı, tarihimizin yürek yarası olan Kerbelâ olayının yaşandığı aydır. Hz. Hüseyin Efendimiz ve çoğu Ehl-i Beytten olmak üzere, beraberindeki yetmişten fazla Müslüman, Kerbelâ'da şehadet şerbeti içmiştir. Kerbelâ, çetin bir imtihanın ve derin bir hüznün adıdır. Kerbelâ, Sevgili Peygamberimizin aile efradından asırlara miras kalan ağır bir derstir. Bugün Kerbelâ denince bağrı yanan, Hz. Hüseyin anılınca "Ah!" çeken her Müslüman, Kerbelâ üzerine düşünmeli, onu doğru anlamalı ve ondan ibretler çıkarmalıdır. Kerbelâ'yı anlamak için Hz. Hüseyin'i tanımak lazımdır. Hz. Hüseyin, dedesi olan Hâtemü'İ-Enbiyâ Muhammed Mustafa'nın (s.a.s) yolunda yürüyen şerefli bir mümindir. Hz. Hüseyin, haksızlığın ve zulmün karşısında duran; hakkın, adaletin, vefanın, sadakatin ve erdemin yoluna baş koyan haysiyetli bir Müslümandır.

Hz. Hüseyin'i sevmek, onun, uğruna can verdiği değerleri sahiplenmeyi gerektirir. Zira o, tüm nesiller ve çağlar için onurlu bir hayatın ve asil bir duruşun muhteşem örneğidir. Hz. Hüseyin'in imanını ve ahlakını kuşanmak, aynı zamanda onun yiğit ve fedakâr şahsiyetini gençlerimize aktarmak bizim görevimizdir.

Muharrem ayının bize en büyük mesajı birliğimize ve dirliğimize sahip çıkmak, kardeşliğimizden asla ödün vermemektir. Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de bizi şöyle uyarır: "Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır."[ Âl-i İmrân, 3/105] Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ise bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur: "Birbirinize nefret ve düşmanlık beslemeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun."[ Buhârî, Edeb, 57]

Yeni Kerbelâ'lar yaşamamak için, aynı imanı, acıyı, özlemi taşıyan kalplerimizi birleştirelim. Gönüllerimizde birbirimize yer açalım, hayatlarımızı muhabbetle buluşturalım. Ortak acılarımıza ve çözüm bekleyen sorunlarımıza ferasetle, basiretle, sorumluluk ve duyarlılıkla yaklaşalım. Bizi biz yapan mukaddes değerlerimiz etrafında kenetlenelim. Hz. Hüseyin'in asaletini ve güzel ahlakım kendimize şiar edinelim.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yatağan’lı hemşerilerimin ve Tüm İslam aleminin Hicri yılbaşını tebrik ediyor Hz. Hüseyin efendimiz ve Kerbelâ şehitleri ile birlikte, Bedir’den Çanakkale’ye, İstiklal mücadelemizden 15 Temmuz’a, mukaddesat uğrunda, hak-hakikat yolunda en aziz varlığı olan canını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet ve hürmetle yâd ediyor, asırlardan beri kenetlenen aziz milletimizin barış, huzur, güven, karşılıklı sevgi ve saygı içerisinde yaşamaya devam etmesini Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Bu haber toplam 149 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.