Röportaj: Sinem Karakaya
Muğla’nın önde gelen esnaflarından Kardeş Koltuk-Mobilya Döşeme ve Perde Tekstil İşletme sahibi Bayram Dural, Muğla’ya koltuk ve mobilya döşemede A’dan Z’ye hizmet veriyor. 1980 yılında bu sektöre başlayan Bayram Dural, çıraklıktan bu yana yaptığı mesleğini çok sevdiğini dile getirdi. Bu mesleğin zorluğunun eleman bulmak ve çırak yetiştirmek olduğunu söyleyen Bayram Usta, elinden geldiği kadar müşterilerini memnun etmeye çalıştığını ve bu sayede çok tercih edilen bir esnaf olduğunu belirtti.
“Acısına tatlısına rağmen mesleğimden memnunum” diyen Bayram Dural ile mesleğine üzerine sizler için bir röportaj kaleme aldık. Dilerseniz röportajımıza kendisini tanıyarak başlayalım.
-Kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Bayram Dural. Muğla'nın Akkaya Mahallesi'ndenim. 54 yaşındayım. Kardeş koltuk-mobilya döşeme ve perde tekstil işletme sahibiyim.
-Bu mesleğe ne zaman ve nasıl başladınız?
Mesleğe Ankaralı bir ustanın yanında Muğla'da başladım. 1978 yılında ilkokuldan mezun olduktan sonra eski sanayide, 40 metrekarelik bir dükkanda, çıraklığa başladım. 2 senem koltuk tamiratı üzerine geçti. 1980 yılında Petek Mobilya'da çalışmaya başladım ve uzun yıllar orada çalıştım. O dönemde aldığım maaş köye gelip gitmek için harcadığım dolmuş parasından sonra bir simit almaya yetmiyordu, eve ağlayarak giderdim bu yüzden. Ustam bunu duyunca beni çağırıp, 'Aldığın paradan hiçbir şey kalmıyor mu?' dedi. Kalmadığını söyledim. 'Niye söylemedin?' dedi. Bende 'Usta çırakların zam istemeye hakkı var mıydı?' dedim. Sonra beni işime bakmam için gönderdi ve o ay maaşıma zam yapıldı. Yapılan o zam bana ilaç gibi geldi, moralim yükseldi, işime daha azimli davrandım. Askere gidip geldim yine devam ettim bu işe. Daha sonrasında Irak ve Kuveyt savaşı yüzünden ekonomik kriz endişesiyle işten 60-70 kişi çıkarmak zorunda kaldılar. Bende oradan çıkarılınca 1990 yılında kendi çabamla Orhaniye Camii'nin orada bir işyeri açtım. 24 yılım oradaki 60-70 metrekarelik dükkânlarda geçti. Burayı alalı 7 yıl oldu. Bugünlere anne ve babamın duaları, Allah'ın yardımı ve müşterilerimiz sayesinde geldik. Ben bugüne kadar reklam vermedim. Reklamımı müşterilerim yaptı. Elimizden geldiği kadar müşterilerimizi kırmayıp memnun etmeye çalışıyoruz. Zaten bu sayede bugünlere geldik. İşlerim güzel ilerliyor. Umarım herkesin işleri böyle olur.
-Pandemi süreci işleriniz nasıl etkiledi?
Pandeminin başlangıcında evinde pozitif vaka bulunan müşterilerimizin takımlarını, yaptığımız işleri teslim edemedik ya da teslim alacağımız işlerimizi ertelemek zorunda kaldık. Bu yönden etkilendik pandemiden. 1-1 buçuk aylık bir dönemden sonra düzeldi işlerimiz. Herkes kurallara uydukça daha düzenli bir hale geliyor zaten.
-İş yerinizde hangi hizmetleri veriyorsunuz?
Şuan burada müşterimizin isteğine göre koltuk tasarımı yapıyoruz. Eski koltukları buraya getiriyoruz; müşterimiz kumaşını, süngerini beğeniyor ve yenileme işlemini gerçekleştiriyoruz. Evden aldığımız koltuklar için 1 hafta süre veriyoruz ve en geç bu zamanda teslim ediyoruz. Yani işleri parayla değil sırayla yapıyorum. Bir başkası daha çok verip işini öne almamı istese bile yapmıyorum. Zaten bu yüzden tercih edildiğimi düşünüyorum. Prensipli çalışıyorum. Müşterimizin beğenip bize ilettiği modele göre iskeletini, kumaşını sipariş veriyorum. Perde işi de yapıyoruz müşterinin isteğine göre. Tabii diğer perdecilerle mücadele derecesinde bir şey değil bu, sadece müşterimiz koltuğunu alınca perdeci perdeci koşmak istemezse perde takımını da bizden beğeniyor.
-Her mesleğin kendine göre bir zorluğu var. Siz ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz?
Bu mesleğin zorlukları eleman bulmak, çırak yetiştirmek. Herkes okumak isteyince bu gibi ihtiyaçları karşılamak zor oluyor. Ben usta aranıyor diye bir ilan astım buraya ve bu ilan 2 yıl asılı durdu. Bir gün bir tane makine mühendisi, elinde diploması ile geldi. 'Ben sana ne iş vereyim' dedim. 'Sana işi veririm ama çırak pozisyonunda başlamak zorunda olursun, bu da senin zoruna gider ve ben bunun için mi okudum dersin ' dedim. Her aile bir başkasının çocuğu okuyor diye kendi çocuğunu da buna mecbur gibi hissediyor ama bu yanlış. Bir öğretmen, öğrencisinin olup olmayacağını ortaokuldayken fark edebilir. Toplantılar yapılıp aileler rencide edilmeden bu anlatılır ve öğrenciler mesleklere doğru şekilde yönlendirilirse bu ülkenin faydasına olur. Dışarıya bağımlı olmadan her türlü ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Bugün gelişen sanayi ile bazı şeylere ihtiyaç azaldı belki ama her meslek dalına ihtiyacımız var hala. İllaki eleman yetiştirilmesi gerekiyor. Ben yine dünyaya gelsem yine bu mesleği yapmak isterdim. Ben bu işe başladığımda, çıraklık yıllarımda, dizimde 5-6 tane yama vardı. Geldiğim yeri biliyorum, asla havalarda uçmuyorum. Dağda keçi otlatıp çadırlarda yaşamış birisiyim. Babamın aldığı bir tane naylon ayakkabıya sevinmiş birisiyim ben. Ayakkabı da bir miktar boşluk kalmıştı. Babam, 'haftaya değiştiririz' dedi. Ama ben bir şekilde o boşluğu doldurup o ayakkabıyı giydim ve vermedim geri. İnsan geldiği noktayı unutursa sonu hüsran olur. Anne babalara tavsiyem, çocukları elbet okusunlar ama olmuyorsa da zorlamanın manası yok. Çocuk belli bir yaştayken sevdiği bir bölüme gitmesi gerek. 'Biz ezildik, çocuklar ezilmesin' demek çocuklara yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bu yılın sonunda esnaflık hayatımda 30 yılımı bitirmiş olacağım, çıraklığı sayarsak 40'ın üzerinde. Acısına tatlısına rağmen mesleğimden memnunum.
-Düğün sezonunun kapanması sizi nasıl etkiledi?
Düğünler bizi pek etkilemedi. Mobilya çeşidi bulundurmak yerine yenilemeye ağırlık verdiğimiz için bu durumun bize etkisi olmadı.
-Röportajımıza eklemek istediğiniz ya da Muğlalılara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Küçük esnaf devletin bel kemiği. Her şeyden önce bulduğun eleman iş yerinin kılıcını sallayacak ki iş sahibi de onun hakkını verir zaten. Ben elemanlarıma hep 'siz bana bir adım atın, ben sizi kucaklarım' derim. Müşteriye verilen söz tutulmak zorunda, böyle olmazsa ayakta kalamayız.