14. Uluslararası Muğla Yörük Türkmen Toyu kapsamında Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi’nde Yörükler ve Türk Dünyası Konulu panel düzenlendi.
Panele; Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş, Muğla Yörük Obaları Derneği Başkanı Orhan Akcan, Tarihçi Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Türk Boyları Konfederasyonları Genel Başkanı Durhasan Koca, Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel, Doç. Dr. Dilara Uslu, Doç. Dr. Ebru Zeren, Doç. Dr. Fatma Aysel Ilgın, Dr. Öğr. Üyesi Kamil Yavuz, Türkmenistan’dan Dr. Maral Töre, Mersin’den Öğr. Görevlisi Döndü Can, Muğla’dan Araştırmacı Eren Fehmi Eroğlu katıldı.
“BU İŞİN TÜRK DÜNYASINA YAYILMASINI DİLİYORUM”
Muğla Yörük Obaları Derneği Başkanı Orhan Akcan, “Biz Muğla olarak çok şanslıyız. Bizim buradaki şansımız bu davaya gerçekten yüreğiyle, ekibiyle destek veren Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız ve Menteşe Belediye Başkanımız, STK’lar var. Bu kültür bu şehirde yaşatılıyor. Bu sene 14. Muğla Yörük Türkmen Toyunu yapıyoruz. Ancak Yörük Türkmen toyu çalgı çengi, oynama değil. Biz her zaman diyoruz ki ecdat sahada kazandığı savaşları masa başında kaybetmiş neden yamadığımızdan yazamadığımızdan bizde bunun biliciyle bunu yazalım kayıt altına alalım ve gelecek nesillere ışık tutsun diye uğraşıyoruz. Üniversitemizde bugün yanımızda. Üniversitemizle beraber kurduğumuz Yörük Türkmen Araştırma Derneğimizle birlikte bugüne kadar 3 kitap çıkardık. Yerel yönetimlerimiz bu kültürü sahiplendikleri anda tek yumruk oluyoruz. Bu işin Türk dünyasına yayılmasını diliyorum” dedi.
“BİRLEŞMEYE ÇALIŞMALIYIZ”
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, “Ne kadar güzel ki 14. Toyumuzu yapıyoruz. Çıkarken amacımız, şuydu; evet bizim bir Yörük kültürümüz var, örf ve adetlerin bir kısmını gelenek olarak yaşatan günümüze taşıyan bazı Yörüklerimiz vardı ama darma dağındık. Önceleri Yörük demek ayıp gibi olurdu, saklardık. Yörük’ün kıymetini, kültürünü dünyadaki Türk Cumhuriyetlerinin birliğini sağlayacak olan bu ana kültür şuanda çok daha fazla öne çıkmaya başladı. Aynı kültüre sahip insanlar olarak, ekonomik olarak beraber kalkınmamız, bu kalkınmayı kendi ülkemizdeki barışı refahı sağlamamız gerek. Birlik olduğumuzu bir olduğumuzu vurgulamamız gerekiyor. Milli kültürümüzü ortaya koyup bu kültürel değerleri toplumun barışı ve birliği için kullanmalıyız. Yörük doğasını, ormanını sever çünkü onunla birlikte yaşar. Ormanı en iyi koruyan Yörüklerdir. Çünkü ormanla birlikte yaşarlar. Giysilerimize baktığınızda rengârenktir. Tek renk değildir. Çünkü gerçekten rengarengiz. Bütün negatif baskılara rağmen kendimizi ve örf adetimizi muhafaza ediyoruz. Son yıllarda en büyük tahribat her konuda ayrıştırıcı dil var. Neredeyse her şeyimizle birbirimizden ayırtmaya çalışılıyoruz. Biz inadına birleşmeye çalışmalıyız” dedi.
“TÜRKİYE GENELİ HER BÖLGESİNDE BUNA BENZER OLAYLARLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
Tarihçi Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, “Çanakkale’de rahmetli değerli bir yapımcımız vardı Servet Somuncuoğlu. Damgalar üzerine çalışıyordu. Damgaların göçü adı altında bir belgesel hazırlıyordu. Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı alevi bir köye gittik. Bizim bildiğimiz mezar tarzında değil, eski Türk mezarları şeklinde urgan şeklinde yuvarlak mezarlar, baş taşı vardı. Avşar boyundaydılar bize pilav yaptılar, çekim yaptık. Yemek yerken aşağıda başka bir köydeki cami minaresini gördüm. Bu köy ne köyü dedim. Onlar Yörük hocam dediler. Bunlarda sizdenmiş dedim hayır hocam bir Türkmen’iz dediler. Ne fark eder ki dedim Türkmen’i de Yörük’ü de Oğuz boylarına mensup kişilerden oluşuyor. Yörük yürüyen demektir. Yürüyen kelimesinden gelir. Onlarda aynı dedik, bilmiyorduk artık ona göre davranırız dediler. Türkiye geneli her bölgesinde buna benzer olaylarla karşı karşıyayız. Biz Türk’ler bir araya geldiğimizde bu kavgayı bıraktığımızda çok büyük devletler kurmuşuz. Biz Türkler Anadolu’ya 1071’de gelmedik. Biz Anadolu’ya ne zaman geldik, milattan öncesinde Anadolu’daydık” dedi.