Çok su içiyorsanız, ağızda kuruluk, çok sık idrar çıkısı varsa, sebepsiz kilo kaybı ya da alımı, ayaklarda yanma hissediyorsanız
Doktorunuza gidin ve tahlil yaptırın
Bu gün EMPATİ neydi hatırlayalım istedim. Çünkü konuları işlerken çokça değineceğiz.
EMPATİ:
Bir insanın kendisini, başkasının yerine koyarak, onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlayabilmesidir.
KENDİNİ BENİM YERİME KOY derdik ya eskiden, işte bu cümlenin yeni adı EMPATİ.
Şimdiye kadar yazdıklarımı, benzer durumları yaşayanlar daha iyi anladı.
Bir durumu ancak deneyimlersek daha iyi anlarız.
Şimdilerde herkes empati kelimesi kullanır oldu. Gerçekte empatiyi ne kadar yapabiliyoruz önemli olan kısım bu. Sözde kalmadan, eyleme geçebiliyormuyuz.
Yaşadıklarımla, bana yaşattıkları duygularla öyle mücadele etmişim ki, bazen konudan konuya atlayabiliyorum. Anlatmak kolay olmuyor. Bi de çok heyecanlanıyorum.Du buyon kendime aferin diyem. Eee sonuçta hayatımın yüzleşmesi bunlar...
Lisede ergenliğe girince duygular ve tepkiler değişmişti, okulda keyifliydim. İstediğimi yediğim, içtiğim, gezdiğim, eğlendiğim, özgürlüğümün kısıtlanmadığı dönem.
Bir o kadar soruna odaklı
Olumsuz düşüncelerin birikim yapmaya başladığı
Neden ben ? Sorgusunun cevap bulamadığı
Diğerlerinden farklı mıyım ?
Sorgulamalardan doğan korkular
Özgüvensizlik
Kaçma, saklanma, saklama hissi
Meraklı kuşlara (insanlara ) tepki gösterme ( henüz ilk çağdayız. Sözlü iletişim ve anlaşma kuramıyoruz )
Bakınca herkesin konuya dair bilgisi var
off pufflu söylenme, surat asma
Haa bu arada saklıyorum ama işime gelince de bahane olarak kullanıyorum şekerciğimi,
O kocaman dünyada "BEN VARIM AMA İÇSEL OLARAK BURADA YOKUM "
Böyle zamanlarda bir yalnızlık hisseder insan, sanki yeryüzünde tekmiş gibi olur.
""Anlayanım yok, benzerim yok "" duygusu hakim konuya.
Kimse beni anlamıyor yaa !! Pınar, Şebnem bi de sınıftakiler anlıyor ( ahaaha sadece arkadaşlar anlıyor halimi )
Hastane günleri de yoğunlaşıyor bu arada. Lise sonda bel ağrısı şikayetiyle 9 Eylül üniversitesi Hastanesi'nde kaldık. Sebebi bilinemeyen bel ağrımla uğraşırken (ayağa kalkmak işkenceydi ), doktorlar "artık ameliyat edelim ancak açarsak anlayabiliriz ne olduğunu" dediler.
O zamanlar ilk MR aleti 9 Eylül de diye hatırlıyorum 1991 yılında.
Şekerim korkudan düşmüyordu ve ameliyata alamıyorlardı.
18 yaşı doldurmayınca çocuk polikliniğinde bakılıp serviste kalıyoruz. Liseliyim ama çocuk servisi ( utanç verici, Allah'tan gören yok diye düşünüyorum ).
Eneemm esas işkence çocuk yataklarına sığmamak. Ne küçüktüler; elim, ayağım, kolum dışarda !! Ama saç bakımı yapmam şart, çok önemli.
Durun daha yeni başladık
İyi şeyler de oluyordu; kaynar iğneler gitmiş, yerine enjektörler, insülin kalemleri çıkmıştı. Kullan at modeli değildi henüz ama kaynatma bitmiş, hazırlama süresi kısalmıştı.
Yazılarımda bazı isimler sıkça karşınızda olacak.Bu sadece benim hikayem değil. Bütünün yani BİZİM HİKAYEMİZ.
Bu bölümün kapanışını bireysel bir kutlamayla yapmak istedim izin verirseniz.
ŞEBNEM TELLİ ŞANLI
Şebnem her doğum günümde sürprizleriyle bana ulaşır. Havada, karda, denizde bulabilme yeteneği var. Ben o kadar beceremem.
CAN doğum günün kutlu olsun...
İyi ki kaldın bende, hiç kıpraşma yerinden emi
Hep kahve içelim
Denizi seyredelim
Ve hep sevelim hayatıı
SİZ HALA GÜLMEDİNİZ Mİ ?
HADİ BAKEM Bİ GÜLÜMSEYİN...