Herkese merhaba
Kış geldi, herkes küm küm öksürmeye burnunu silmeye başladı bile. Aman diyem bağışıklığınız düşmesin. İyi beslenin, doğal beslenin, kalabalığa karışmayın elinizden geldiğince. Valla ben maskemi çıkardım gene ortaya. İnsan kendi bedeninin ayarını kendi daha iyi bilir.
Nerede kalmıştık.
İşte doktor diyaliz deyince, ailem ve yakın çevrem yine ne yapacağımızı bilemedik. Sanki dejavu yaşıyorduk.
DEJA VU : Fransızca bir kelime. Yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusu. Anı daha önceden yaşamışlık halidir.
İzmir'de bir üniversite hastanesine gittik. Çok da farklı bir şeyler demedi üniversitedeki doktorlar. Ama orayı sevememiştim bir türlü. Geri döndük.
Sonra tanıdık çevremiz devreye girmeye başladı yönlendirme için. Yine nereden başlayacağımızı bilmiyorduk sanırım. Muğla'lıların lafı vardır ya "" nereye gitcemi bilemedim "" diye. Tam da böyleydi durum.
Abim gibi olan rahmetli GÜRSEL EREN' nin ablası ABİDE KÖSE' nin eşi rahmetli PROFESÖR DOKTOR ÖMER KÖSE hemen devreye girdi ve görev yaptığı üniversite hastanesindeki arkadaşlarıyla görüşerek doktorumuzu ayarladı. Kendilerini rahmetle anıyorum ve Asiye Eren, Abide Köse ablalarıma çok teşekkür ediyorum.
Bu kadar karmaşanın arasında ben ne düşünüyorum sizce ? Tabii ki kimse duymadan, haberdar olmadan bu durumu nasıl halledebilirim sinsiliği ve tilkileri kafamda koşturuyor !!!
Yapma ya !!! dediğinizi duyar gibiyim. Şu an ben kendime dedim bile. Sen bi içinde bulunduğun duruma baksana, milletin ne dediğini düşünmesene !! Neymiş arkadaş bu elalem ne der korkusu bilemedim. Şimdi bu cümleleri rahat rahat kurabiliyorum, üstüne bir de çok gülüyorum ama o zamanlar öyle değildi işte. Bayağı bir dramayla besleniyormuşum. Haa o zamanlar onu gerektiriyormuştur belki de. Geçmiş artık, olan olmuş yani. Yıllar öncesinin toplumsal baskı, sorgulanma ve yorumlara tahammül edememe halleri.
Neyse kafamda bu sorularla beni götürdüler. Ben kararlıydım. Bu diyalize falan girmeyecektim. Boşu boşuna dolandırıyorlardı beni ortalıkta ne gerek varsa. Yapılan araştırma sonuçlarının sonuna geldik ve doktorla uzun uzun kurduğumuz şiddetli göz temasından sonra
"" Ben diyalize girmeyeceğim "" dedim. Doktorumuz da :
"" tamam girme '''" dedi.
Çok şaşırdım. Birileri beni anlamıştı galiba. Sonra devam etti :
"" Böyle yaşamak istersen ilerleyen zamanda yüksek üreden ( üre sarhoşluğu deniyormuş bu duruma )
hafıza kaybı başlar. Hiç bir şeyi hatırlamazsın ve yavaş yavaş sonunu hazırlarsın. Böyle yaşamayı mı yoksa daha iyi yaşamayı mı düşünürsün ? Sen bilirsin "" dedi.
Doktor az ve öz konuşmuştu ama çok ikna edici durum açıklaması yapmıştı. İkna da oldum tabii. İlerleyen yazılarda doktorların neler anlattıklarını, yeni dönemin aklımı başıma aldıracak zamanlarını, duygu ve davranış geçişlerini, en önemlisi nereden nereye geldiğimi paylaşacağım.
Biraz kısa bir yazı oldu ama çok öksürüyorum yazmakta zorlanıyorum. Nasıl bir iştahla içtiysem 2 bardak soğuk suyu hüpletip terli terli sonra öksürük oldum.
Hoşça kalın ve kendinize çok iyi bakın ve çok gülün ve çok sevin