Hadi hayırlısı bakam !!!
Koyduğum başlığa cevap verdim.
Çoğu şey düzene girdikten sonra İzmir'den döndük. Tedavi süresince bayağı bir rahatlamıştım. Düzgün nefes alabiliyordum, mide bulantılarım ve halsizliğim geçmiş, soluk rengim canlanmıştı. Haftada 3 gün tedavim vardı dörder saatlik. Sonrası serbestti.
Korkularımın çoğunu halletmiştim. Sadece kateter rahatsız ediyordu. Bu kateterle sürekli yaşayacağımı düşününce rahatsız oluyordum tabii. Ama öyle değilmiş. Süreklilik arz etmiyormuş. Fistül açılınca çıkartıyorlarmış kateteri.
Ama yine Muğla'ya dönmüştüm ve yine insanlara ne olduğunu anlatma vakti gelmişti. O anlatmaya çalışmalarım psikolojik olarak daha çok nefesimi kesiyordu. Hala kaçamak davranıyordum. Soruların çoğunu duymazdan geliyordum. Sıradan iyiyimler geçiyordu havadan bir yerden. Aslında milletin sorgulamasından daha da önemli olan, benim bu sürece alışmamdı. Daha da önemlisi sakinleşmemdi. İzmir'de hiç tanımadığım insanlarla konuşuyordum. Yani sadece fiziksel bir çaba harcıyordum. Ama artık Muğla'da fiziksel çabanın yanında beynimin de çabalaması gerekecekti.
Bu soruyu nasıl sektireceğim ?
Bu bakışları nasıl kaleye gönderirim ?
Yani karmaşık şeyler anlatıp geçiştirecektim her şeyi. Oturup dosdoğru anlatsana, insanlar bilgi sahibi olsun öğrensin. Anca şimdi anlatabiliyorum öğrenince. O zamanlar kendim bile bilmediğim bir durumu, duyguyu insanlara nasıl anlatırdım ki.
Muğla Menteşe Devlet Hastanesi'nde her şey ayarlanmıştı. Doktorlarım Serdar Amca, Zuhal Menteş, Gülay Özsaraçoğlu, Okşan Uyar Gazezoğlu, diyaliz bölüm hemşireleri ve personel tüm güler yüzü ve ilgisiyle beni karşıladı. Çoğu, öncesinden tanıdığım arkadaşımdı zaten. Hepsi de yeni başlayanların psikolojisini çok iyi bildiği için fazlasıyla hassastı bana karşı. Oraya gidince kendi arkadaşlarımı gördüğümde ağlamaya başladım. Bu ilgi, alaka ve sevgi beni çok duygulandırmıştı. Çok da iyi kuvvet vermişti. Sevgi en iyi ilaçtan bile daha etkilidir.
Neyse ki ortamdan kaynaklı yavaştan alışmaya başladım. Zamanla ağlamalarım kesildi. Olayın dramasından da bir tık uzaklaşmaya başladım. Tabii yeni tanıdığım arkadaşların da olumlu anlamda etkisi fazlaydı. Zaten haftada 3 gün hepsini gördüğüm için çabuk alıştım varlıklarına. İnsan bir noktadan sonra aile gibi oluyor. Çoğu akrabanızı bile bu kadar sık görmüyorsunuz.
Asuman hayatı bildiğini, çok acılardan geçtiğini ( hastanedeki zamanlar ), istediği gibi yiyip içemediğini, sorgulanmaktan çok çektiğini düşüne koysun bakalım.
Asuman çok farklı hikayelere adım atacaktı. EGO dan arınıp, insanların hayatlarını yüreğinde hissedecekti. Çünkü başka bir yerde yaşanan çok büyük acılar vardı ve kimi insanlar hayattan vazgeçerken, kimileri hala gülümsüyordu.