SİNEM KARAKAYA-
6 Şubat Pazartesi günü merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 10 ilde büyük felakete sebep olan deprem sonrası gözler Muğla’daki fay hattına ve ev yapılarına çevrildi. Muğla İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), Muğla’da yaşanabilecek olası depremde yapıların nasıl etkileneceğini ve alınması gereken önlemleri gazetemize anlattı.
Muğla’daki yapılaşmanın az katlı olmasından dolayı olası bir depremde avantajlı olduğunu söyleyen İnşaat Mühendisi Ahmet Özakcan, Türkiye’de yapı denetimlerinin yeterli olmadığına dikkat çekerek, birçok yapının mühendislik hizmeti almadan çizilen projeye uygun yapılmadığı için depremlerden olumsuz etkilendiğini söyledi.
İnşaatlarda Şantiye Şefinin önemini anlatan Özakcan, her inşaatın başında bir şantiye şefinin bulunması gerektiğini, bu görevi de inşaat mühendislerinin yaptığını dile getirdi.
Muğla’nın imar affında 3.sırada olduğunu hatırlatan ve bu kanunun ölümcül bir karar olduğunu belirten Ahmet Özakcan, “Bu kanun çıkarken biz karşı çıkmıştık. Bu depremde yaşadığımız şeyler de ortada. Bunun olacağı dünden belliydi. İmar affı ölümcül bir karar” dedi.
Yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirten İnşaat Mühendisi Emrah Uygun ise, yapı denetim firmalarının yaptıkları işleri denetleyen bir kurum olmadığını belirtti.
“Muğla’da bir an önce “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı” projesi hayata geçirilmeli” diyen mühendisler, depremden sonra aramaların arttığını söyledi. Emrah Uygun,“Vatandaşlarımız inşaat mühendisleriyle depremden sonra değil önce tanışmalı” dedi.
“MUĞLA’DAKİ YAPILAŞMANIN AZ KATLI OLMASI OLASI BİR DEPREMDE AVANTAJ”
Muğla’daki yapılaşmanın az katlı olmasının avantaj olduğunu söyleyen İnşaat Mühendisi Ahmet Özakcan:
“Muğla’da deprem olacak mı diye sürekli soruluyor. Evet, Muğla’da deprem olacak ama ne zaman olacağını bilemeyiz. Muğla’dan fay hattı geçiyor. Bizim can güvenliğimizi sağlayacak unsur ise güvenli yapılarda barınmamız. Güvenli bir yapının en temel özelliği mühendislik hizmeti almış olması, bunun denetlenmesi ve doğru yapıya dönüşmesidir. Bunlar sağlanmadığı sürece ‘Muğla depreme hazır mı?’ sorusunun cevabı ‘hayır’ olur. Muğla’da çok fazla katlı binalar olmadığı için, özellikle merkezde 4 katlı binalar, yazlık yerlerde ise bir veya iki katlı binalar olası bir depremde avantaj diyebiliriz. Fakat bunun getirdiği bir sistemsizlik var. Az katlı yapılar, denetimden daha uzak yapılar olabiliyor. Biz inşaat mühendislerinin, şantiye şefi olarak bulundukları, sorumluluk aldığı inşaatların özellikle kaba inşaat safhasında başından sonuna kadar bulunmasının çok önemli olduğu kanaatindeyiz” dedi.
“DEPREMİ ENGELLEME ŞANSIMIZ YOK AMA BUNA DİRENÇLİ BİNALAR YAPABİLİRİZ”
Depreme karşı dirençli binaların yapılabileceğine dikkat çeken Hakan Gün ise şunları söyledi:
“Deprem bir doğa olayı. Bunu durdurmak mümkün değil ama depreme karşı biz ne yapabiliriz bunu konuşmamız gerekiyor. Eğer gerekli önlemler alınırsa biz bu depremlerin hepsinin üstesinden gelebiliriz. Ben oturduğum apartmanı kendim yaptım ve en güvenli yer olarak görüyorum. Deprem olduğunda komşularıma rahatlıkla evden çıkmamaları gerektiğini söylüyorum. Bir iş yaparken, ilk başta planlama ve projelendirme bölümü, daha sonra hayata dönüştürülmesi gibi bir süreç var. Bunların denetlenmesini biz inşaat mühendisleri yapıyor. Projeden sonra imalat süreci var. Bu süreçte, malzemeler bizim seçtiğimiz malzemeler mi, şu kalitede beton mu, numune alınıyor mu? Bunların denetlenmesi gerekiyor. Önemli olan o planlanan projenin yapım sürecinde bire bir olması. Bu denetleme işi yapılmıyor. Doğru zemin şartlarında denetimle proje yapılmalı. İşi ehline vermek gerekiyor. Her şantiyede bir şantiye şefi olmalı. Yapılan tüm imalatı kontrol etmeli. Bu kadar önemli ve can alıcı bir durum. Depremi engelleme şansımız yok ama buna dirençli binalar yapabiliriz. Depremden önce yapılması gerekenler, deprem esnasında yapılması gerekenler ve depremden sonra yapılması gerekenler olarak nitelendirdiğimizde, deprem anında yapılacakları herkes biliyor, depremden sonra da toplanma alanları vs. ama depremden öncesi bizde yok. Her seferinde deprem sonrasında ağlıyoruz, sızlıyoruz. Fakat öncesiyle ilgili hiçbir şey yapmak kimsenin aklına gelmiyor. Biz bunları önleyebiliriz. Kimsenin tırnağına zarar gelmeyebilir.”
“YAPI DENETİM FİRMALARININ YAPTIKLARI İŞLERİ DENETLEYEN BİR KURUM YOK”
Yapı denetiminin yetersiz olduğunu söyleyen Ahmet Özakcan:
“Yapı denetimle ilgili baştan aşağı değişmesi gerektiğini düşündüğümüz birçok konu var. Öncelikle yapı denetim sistemi ticari bir konu olmaktan uzak, doğrudan bir kamu hizmeti niteliğine dönüşmüş, tam olarak kanunlarda yazıldığı gibi uygulanıp uygulanmadığı denetlenen bir sistem. Fakat yapı denetimleri yeterli değil. Gelen beton mikserlerinin ilk alınan numunesinden sonra başıboş bırakılması, şantiye şeflerinin tam zamanlı olarak başlarında bulunmaması gibi birçok sorun mevcut. Yapı denetim şirketlerini eleştirmek için söylemiyorum ama sistemsel bir problem var. Projelerin denetlenmesi ve yapım sürecinin denetlenmesi dediğimiz 2 konu var. Biz meslek odası olarak proje denetleme konusunda çok ciddi bir yeteneğe sahibiz. Proje denetleme sürecinin içinde mutlaka meslek odamızın olması gerektiğini kanaatindeyiz. Yapım süreçlerinin de kanundaki ifadelere uygun şekilde denetlenmesi çok önemli. Bunlar sağlıklı olarak yürütülmüyor. Yapı denetim firmalarının yaptıkları işleri denetleyen bir kurum yok” diye konuştu.
“HER İNŞAATIN BAŞINDA BİR ŞANTİYE ŞEFİ OLMALI”
Her inşaatta bir şantiye şefinin olması gerektiğini, bu görevi de inşaat mühendislerinin yaptığını söyleyen Ahmet Özakcan:
“Bir inşaatta betonarme bir imalat yapılıyorsa bununla ilgili bilgi, birikim, deneyim, proje üretimi ve yapım sürecini takip etmeyle ilgili tek yetkili inşaat mühendisidir. Şantiye şefliği, inşaat mühendisleriyle aynı konumda olmalı. Her inşaatın başında bir şantiye şefi olmalı. Bu deprem bize çok şey öğretecek. Sistematik değişiklikler yapmamız gereken çok fazla konu var. Biz, her inşaatın başında inşaat mühendisinin bulunması gerektiğini söylüyoruz. Bu görevin adı da şantiye şefliğidir. Elinizde çok iyi proje olabilir, en kaliteli malzeme olabilir ama doğru uygulanmıyorsa hiçbir önemi yok. Bu depremde yıkılan binalarda gördüğümüz en temel konu sahada yapılan yanlış uygulama. Denetlenmemiş malzemelerin kullanılması, yapı denetim sisteminin düzgün yapılmaması, şantiye şefliğinin olmaması maalesef bu depremin felakete dönüşmesini sağlıyor. Biz çalışmaya hazırız yeter ki yetki verilsin” dedi.
MUĞLA’DA BİR AN ÖNCE “ULUSAL DEPREM STRATEJİSİ VE EYLEM PLANI” PROJESİ HAYATA GEÇİRİLMELİ”
Yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirten Özakcan:
“Devletin planladığı, “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı” var. 2012 ve 2023 yılları arasında tamamlanması hedeflenen ulusal bir deprem stratejisi. Başta okul ve hastaneler olmak üzere Türkiye’de bina envanterinin çıkarılması ve mevcut durumlarının tespit edilmesi isteniyor. Bu görev de yerel yönetimlere verilmiş durumda. Henüz bu işlerin nasıl yapılacağına dair bir yöntem bile geliştirilmedi. İzmir depreminden sonra bunu sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi yürütüyor. Üzülerek söylüyorum, Muğla’da bu çalışma başlamış değil. Oda olarak bunun için adeta çırpınıyoruz. Biz oda olarak geçen yıldan beri belediye ile böyle bir çalışmanın içindeyiz. Fakat bürokratik engeller nedeniyle tıkandık kaldık. Yerel yönetimlerin görevi şu: Riskli binaları tespit edecek, puanlama yapacak. Ona göre de binaya daha derin bir performans analizi yapılması gerekli diye karar alacak. Biz elimizde hangi bilgiler var sorusunun cevabını bilirsek depreme hazır mıyız ya da ne ölçek de hazırız sorunun cevabını da biliriz. Bu projenin bir an önce hayat geçirilmesi gerekiyor” dedi.
“MEVCUT YAPI STOKUMUZUN DURUMUNU BİLMEMİZ GEREKİYOR”
Projelerle mevcut yapı durumunun belirlenmesi gerektiğini söyleyen Emrah Uygun ise şunları söyledi:
“Muğla’da deprem olacağı zaman biz şuanda oturduğumuz binalarımızda olacağız. Öncelikle binaların depreme dayanıklılık durumunun belirlenmesi gerekiyor. Bunu yapabilmek için de öncelikle hangi binaları değerlendireceğimizi planlamamız lazım. Sıralama yapmak gerekiyor. Biz Muğla Büyükşehir Belediyesi ile irtibat halindeyiz. Çevre illerde yapılan protokolleri sunduk ama bürokratik engeller olduğu için ilerleyemiyoruz. İnşaat Mühendisleri Odası, mevcut yapı stokunun belirlenmesinde yerel idarelere şu şekilde yardımcı oluyor. Bizde bilir kurulu oluşturuyoruz. Öncelikle hangi yöntemi kullanacağız. Bizim birçok üyemiz var. Gerekli eğitimleri vererek sahada çalışmalarını sağlıyoruz. Hem istihdam sağlıyoruz hem de belediyelerin bizdeki iş gücünü kullanmasını sağlıyoruz. Muğla’da da bunun yapılması şart. Mevcut yapı stokumuzun durumunu bilmemiz gerekiyor.”
“İMAR AFFI ÖLÜMCÜL BİR KARAR”
Muğla’nın imar affında 3.sırada olduğunu hatırlatan ve bu kanunun ölümcül bir karar olduğunu belirten Ahmet Özakcan:
“İmar affı dediğimiz şey, kaçak yapılaşmanın teşvik edildiği ve ölüme davetiye çıkaran bir kanun. Kanunda şöyle bir madde yazıyordu: imar affına başvurduğunuz konutların can ve mal güvenliğinden başvuru sahibi sorumludur. Devlerin asli görevi vatandaşın can ve mal güvenliğini korumaktır. Bunun yapılması takdirde kaçak inşaatın önü açılmış olur. Mühendislik hizmeti almayan binaların önü açılmış olur. Bu kanun çıkarken biz karşı çıkmıştık. Bu depremde yaşadığımız şeyler de ortada. Bunun olacağı dünden belliydi. İmar affı ölümcül bir karar” şeklinde konuştu.
“VATANDAŞLARIN İNŞAAT MÜHENDİSLERİYLE DEPREMDEN SONRA DEĞİL ÖNCE TANIŞMASI LAZIM”
Yaşanan deprem felaketinden sonra aramaların arttığını söyleyen Emrah Uygun, vatandaşların inşaat mühendisleriyle depremden sonra değil önce tanışması gerektiğini vurguladı.
Uygun, “Depremden sona herkes bizi arıyor. Binamızın depreme dayanıklılığı ile ilgili nasıl test yaptırabiliriz diye sorular soruyorlar. Bununla ilgili aramalar çok arttı. Gerekli bilgilendirmeleri yapıyoruz ama halkımızın inşaat mühendisleriyle depremlerden sonra değil de depremden önce tanışması lazım” diye konuştu.