Salgının başladığı ilk günden itibaren çevremizde bir çok şikayet, dert ve sıkıntılar dile getiriliyor, yaşanıyor. Bunların ilk sırada olanı ise esnafın içinde bulunduğu durum. Esnaf kirasını ve faturalarını ödemekte ya zorlanıyor ya da ödeyemez durumda.
Parası olan mutlu değil.
Parası olmayanda hem ekonomik güçlüklerle mücadele ediyor hem de mutsuz. Karşıdan bakıldığında ise salgın ve ekonomi arasında sıkışmış insanlar görüyoruz.
Esnaf derdini anlatıyor, ilgilenen yok. Vatandaş banka bataklığında kredi ve kredi kartları arasına sıkışıp kalmış. Derdini anlatmaya çalışan ise, yutkunarak anlatıyor. Bir yandan söylediklerim yüzünden başıma bir iş gelmesin derdin de, bir yandan da içinde bulunduğu darboğazı dile getirme gayretinde.
Diğer taraftan altlarında lüks makam araçlarına kurularak, iki adım yere arabasıyla giden insanlar… Bir taraf saltanat sürerken, diğer tarafta hiç olmazsa karnımı doyurayım, işimi batırmayım gayreti...
İki manzara
İki farklı dünya
İnsanın vicdanında “hak ve adalet” duygusu yaşamıyorsa, bunu ülkede nasıl yaşatacağız sorusu tam da bu manzara karşısında geliyor aklıma.
Peki, siyasetçilerimiz ne yapıyor?
Genel seçimlerde afişlerle, konvoylarla caddelerde sokaklarda dolaşan milletvekillerimiz nerde? İyi Parti Muğla Milletvekili Metin Ergün ve CHP Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’den başka kimseyi gören var mı? Bu iki isim harici sanırım diğer seçimlere kadar görünmezlik kremi sürmüşler. O yüzden ne gören var ne de duyan Sorsanız Ankara’da derler.
Ne yapıyorlar Muğla için, Muğlalı için?
Bilen var mı? Haberimiz yok. Lakin, Muğlalıya çözüm üretecek, bugün içinde bulunduğu zor şartları aşması için kolaylıklar sağlayacak kimse yok.
Muğla’da, Muğlalı da yalnız ve sahipsiz… Kimi ne için seçtiğimizi bilmeden oy verirsek, bu sahipsizliği yaşamaya da devam edeceğiz.