Herkese merhaba
8 Mart Emekçi Kadınlar günümüz kutlu olsun diyerek konuya giriş yapalım. Bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki.. Sosyal medya kutlamaları ve tüm gün KADIN temalı söylemler bugün bolca söylenip, ertesi gün unutuluyor. Kapitalist sistem desen sadece hediye, yeme, içme, eğlence üzerine kurulu. Çiçek verecekseniz her gün verin, saygı ve sevginizi eksik etmeyin madem. Kanunlarla eşitlik sağlayın ve tüm Emekçi Kadınların hakkını verin. Söylem var da eylem yok bir türlü !!!
Pat diye başka bir konuya geçelim.
Çok su içiyorsanız
Normalden çok fazla idrar çıkışınız oluyorsa
Elde ayakta yanma hissi varsa
Doktorunuzla görüşün lütfen. Uzun zamandır ŞEKER ( DİYABET ) belirtilerini yazmamıştım. Tekrar hatırlatmak istedim. İhmal etmeyin, çok önemli.
Yüksek şekerin, yüksek tansiyonun, dengesiz beslenmenin, çok fazla ilaç kullanımının, böbreklerinizin bozulmasına sebep olabileceğini unutmayın.
Kaldığımız yerden devam edebiliriz artık.
Yeni dönemin yeni konuları vardı. Bir de her kafadan çıkan sesleri tabii.
Bu dönemin en önemli konusu böbrek nakliydi. Benim haberlerde duyduğum ve hiç bilgimin olmadığı bir konuydu. Ama şaşırtıcı derecede diyaliz tedavisi gören herkesin bilgisi vardı. Hatta nakil geçirmeyenler bile çok şey söylüyordu. Gerçeğin ne olduğunu anlamak için doktorlara sordum.
İlk basamak organ naklini organize eden yere gidip, organ nakli için başvurmaktı. Sonra kan verip doku örnekleri bakılacaktı. 2009 da en yakın İzmir'de vardı. Yani ilk adımı atmak için yine İzmir'e gidecektik.
Oooff şimdiden sıkılmıştım yani nakilden.
Kendi kendime oflaya durayım yine de merak edip soruyordum. Organ nakli ile ilgili ne çok hikayesi vardı herkesin.
Kimi nakil olmuş tutmamış, yani takılan böbreği çalışmamış ( genelde bu duruma tutmadı diyorlar ).
Kimi nakil olmuş ve çok iyi bir böbrek denk gelmiş.
Kimisine anne babası vermiş hemen.
Kimisi hiç dikkat etmemiş takılan ve çalışan böbreği atmış.
Böbrek nakli olunca çok dikkat etmek gerekiyormuş.
Dedim ya her kafadan bir ses çıkıyordu. Çıkan seslerin çoğu da birbirini hiç tutmuyordu. Kimisi çok memnundu, kimisi nakil olduğuna pişmandı. Pişman olanlar canı çok yananlardı. Tabii böyle söylemler de kafamı çok karıştırmıştı. Bayağı bir ürküp korkuya kapılmıştım.
Acaba nereye, hangi hastaneye, hangi doktora gitmeliydim. Bu konu daha da karışıktı benim için.
İki şehir vardı. Ya Antalya ya da İzmir. Gene İzmir'i az çok biliyorduk. Peki ya hangi hastane ? hangi doktor ?
Ara paragraflarda da bir pankreas lafı geçiyordu. Pankreas naklini hayatımda ilk kez burada duydum. Pankreas naklinden sonra şeker diye bir şey kalmıyormuş.
Aaaaa bak bu çok dikkat çekici bir konuydu benim için. Ama pankreas nakli geçiren çok insan yoktu. Hatta tanıdığım tek kişi Talat abi idi. Ona göre önce pankreas nakli sonra böbrek nakli olmalıydı. Kendisi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde nakil olmuştu. Ve doktoru çok iyiydi.
Tabii bu bilgiler ve hatta tüm konuşmalar beynimde yer etmeye başladı. Sürekli bunları düşünüyordum. O zamanlar sorduğum soruları duysanız gülmekten bayılırsınız. Fazlaca saçmaydı. 1 sıradaki soru tabii ki ""denize girebilecek miyim ? "" sorusuydu. Neymiş arkadaş bu deniz sevdam yaa !!
Bir yandan Talat abi bir yandan Ramço (Ramazan Uysal ) bu nakillerin nasıl gerçekleştiğini, neler yaşandığını detaylı olarak bana anlatıyorlardı. Ramço da çok talihsiz bir böbrek nakli geçirmiş ve aylarca hastanede yatmıştı.
Hiç bilmediğim bir dünyada, habire konuşan insanları dinledikçe korkuyordum, acele ediyordum, karar vermekte zorlanıyordum. Şimdi olsaydı kimseyi dinlemezdim, sadece doktordan bilgi alırdım. En sağlıklı bilgiyi tabii ki bu işin uzmanları verir. Olumsuz konuşmalar herkesi korkutur. Organ naklini anlama çabalarım henüz tamamlanmamıştı. Galiba biraz zaman alacaktı.
Yeni bir yol ayrımı, yeni kararlar verme zamanı...
SEVGİ İLE KALIN