Allah’ın buyrukları ve yasakları kulların iyiliği içindir. İslam bilginleri dini emir ve yasakların insanların yararlarını gerçekleştirme amacına yönelik olduğu konusunda görüş birliği içindedirler. Bu bakımdan Allah’ın yapılmasını istediği şeylerde kullar için çok büyük faydalar, yasakladığı şeylerde ise büyük zararlar bulunduğunda şüphe yoktur.
İslam bilginleri, orucun insan nefsinin arındırılması ve yüceltilmesi yolunda fonksiyonel hale getirmeye yardımcı olduğunu ifade etmişlerdir. İbadetleri bir hedefe erişmenin yolu olarak görebilenler için, kulluk görevleri ve oruç ibadeti artık sırtta taşınan ve bir an önce indirilmeye çalışılan bir yük olmaktan çıkar ve adeta üzerinde yükseklere ulaşılan bir araç haline gelir.
Oruç ibadetinin de diğer ibadetler gibi sorumluluk içinde bilinçli ve bir amaca matuf olması elzemdir. Nitekim Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “oruç tutan öyle insanlar vardır ki karları sadece açlık ve susuzluk çekmektir” derken, bu durumu kasdetmiş olmalıdır. Çünkü insan akıllı ve iradeli bir varlıktır bu nedenle dünya hayatı başıboş, anlamsız değil, sorumluluk gerektiren bir zaman dilimidir. “İnsan başıboş bırakılacağını ve yaptıklarından hesaba çekilmeyeceğini mi sanıyor.” (kıyamet suresi, ayet 36). O zaman sorumluluk neyi gerektirir? Sorusu aklımıza gelmektedir. Kendimize karşı, ailemize karşı, yakın ve uzak çevremize karşı, yeryüzünü paylaştığımız canlılara karşı görevlerimiz vardır.
Oruç; tutmak, engellemek anlamına gelmektedir. FIKIH terimi olarak ta; “İmsaktan iftar vaktine kadar bir amaç uğruna bilinçli olarak yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak” yani kendi kendisini tutmak demektir. Biz orucu tutmalıyız, oruçta bizi tutmalıdır. İnsan davranışlarını kontrol etmeli kendi kendisinin öznesi olmalıdır. Yani güdülerini kontrol altına almalı dikkatli itinalı, seçici davranmalıdır.
Orucun tutmak gibi bir anlamı vardır. Oruç tutan bir insan öfkesine kötücül güdülerine sahip olmalı, kontrol altına almalı, Allah’ın sınırları içerisinde kalmalıdır. Oruç gayesine uygun olarak nefis terbiyesini ver ruh tezkiyesini sağlamalıdır. Oruçlu kimse bilinçli olarak “İYİ YAPMA” kapasitesini artırmayı amaç edinmelidir. Zira âyette “Ey iman edenler Allah’a karşı gelmekten sakınmanız sorumluluk bilincini yerine getirmeniz için sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı. (Bakara suresi, ayet 183.). İbadetler nedeniyle Allah’ın bizden istediği sorumlu olduğumuz davranışlarımızı geliştirmek kendimize ve güdülerimize sahip olabilmemizdir. Oruç bize diyor ki: “Elin çamurun içinde ise ağzınızla bir şey yememek sizi adam etmez sadece aç bırakır.”
Oruç, namaz, hac, zekât ve diğer ibadetler bize Allah ile ilişkimizi hayatımızın bütün alanlarına taşıyabilme idraki verebiliyorsa gerçekten içleri dolmuş demektir. Bunun aksi boşunadır. Hayatımızın bütün alanları dediğimiz şey ise, Allah’ın mesela” Anne ve baban yanında yaşlandıklarında onlara öf bile deme, şefkat kanatlarını ger” dediği şeydir. Mesela “Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir” dediği şeydir. Hazreti Peygamber’in: “tebessüm sadakadır.” “İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olanlardır” dediği şeydir.
Ramazan’a hoş geldiniz diyor eğer hakkını verirsek: “hoş gidecek” bizlerde inşallah bu vesileyle Rabbimizin hoşnutluğunu kazanacağız. Ramazan Ayı’nın insanlığa hayır, bereket, huzur, sıhhat, mutluluk, dirlik ve birlik getirmesi dileğiyle HOŞÇA KALIN, EVDE KALIN.
Muğla İl Müftüsü İbrahim ÖCÜT