Anadolu Ajansı Muhabiri Gazeteci Sebiha Arslan Türkiye’de güzel yürekleri birleştiren bir eserle pandemi hüzünlerinin dağılmasına ve yaşama dokunuşların çoğalmasına sebep olan bir çalışmaya imza attı.
Eylül ayında İstanbul’da galası gerçekleşecek olan Yaşama Dokunanlar isimli kitapta, Türkiye’nin 81 ilinden yaşama dokunmaya başarmış insanlar bir araya gelerek Türkiye Aile Fotoğrafını çekecekler. Yaşama anlam katan kişileri bir kitap içerisinde toplumsal teşekkür metinleriyle yer alarak, gelecek nesillere ülke insanının manevi miras örneklerini bırakacaklar.
Datça’da yaşayan Gazeteci Sebiha Arslan ayrıca “Cennet Betona Dönmesin” sloganıyla yola çıkarak Datça doğasının, tarihinin, kültürünün ve temel miraslarının harap olmaması için öykü tadında bir kitabı kaleme aldı.
“Kültür ve Doğa Mirası Datça” manşetli kitap önümüzdeki haftalarda okuyucusuyla buluşacak. Gazeteci Sebiha Arslan şunları söyledi:
“Başta pandemi olmak üzere diğer birçok unsurlardan ötürü ülkece moral bozukluğu ve birazda gelecek korkusu yaşamakta olduğumuzu bir gazeteci olarak daha derinden gözlemledim ve çok üzüldüm. Bizler Anadolu medeniyetinin güçlü ve her sorunla baş etme yeteneği olan bir milletiz. Pandemi ya da ekonomik sıkıntılar olsun veya başka tür sorunların toplum güvenliğini ve moralini bozmasına izin vermemeliyiz. Oluşan ve içinden çıkmaz hale geldiğini düşündüğümüz birçok meseleyi dayanışma duygumuzla çözebileceğimize inanıyorum. Toplum içinde ideolojik ayrıştırmalar olmasa inanılmaz güzel yürekler ve akıllı beyinler taşıyan bir milletiz. Her acıda birleşen ve omuz omuza vererek hüzünlerimizi azaltan bir gen taşımaktayız. Harika bir ülkede yaşıyoruz. Taşıyla toprağıyla, medeniyetiyle, doğası ve kültürüyle inanılmaz zenginliklerimiz vardır. Genç nüfusumuzun yoğunluğuyla geleceğin süper devletleri arasında olmamamız için hiçbir neden yoktur. Yeter ki birbirimizi sevmek ve renklerimizi kabul etmekle başlayalım işe. Bu seneye 2 kitap birden çıkararak giriyorum ama daha yazacaklarım ve söyleyeceklerim çokça olacak. Bu ülkenin markalaşmadan marka olan değerleri vardır ve ben o güzel yürekli insanları bir kitap içinde bir araya getirmek istedim. Yurdumun dört bir köşesindeki yaşama dokunan insanları İstanbul’da bir araya getirerek onlara toplum adına teşekkürlerimizi sunmayı sizler adına yapmayı istedim. Bu motivasyona ve bu dayanışmaya toplumumuzun ihtiyacı var ve toplum artık güzel kareler görmek istiyor. Öte yandan ben mesleğimi Datça’da sürdüren, orada yaşayan şanslı insanlardan birisiyim. Şanslıyım diyorum çünkü hem insanıyla, hem doğasıyla cennet kentte yaşıyorum. Güzellikler bozulmasın istiyorum, rant duygularıyla geleceği karartan insanlar olmasın ve onlara izin verilmesin istiyorum. Güç ise onlardan daha güçlüyüz çünkü biz TÜRK Milletiyiz. Bu nedenle Datça idarecileriyle, yöneticileriyle, esnafıyla, gençleriyle, kadını erkeği çocuğuyla, doğası ve huzur kenti olması nedeniyle Datça öyküsünü yazdım. Datça Türkiye’nin evrensel onurudur. Datça bu güzel yurdun sevdasıdır ve sevdamız hep hakettiği gibi yaşasın diyedir bu çabam.”