SOL PARTİ: “YEREL GIDA SİSTEMİ İLE MALİYET DÜŞECEK”

Sol Parti Muğla il sekreteri Zekeriya Kargın, üreticinin maliyetlerini düşürecek, ekmek ve yağ kuyruklarını sonlandıracak güçlü bir yerel gıda sisteminin mümkün olduğunu belirtti.Sol Parti Muğla İl Örgütü üyeleri gıda...

Sol Parti Muğla il sekreteri Zekeriya Kargın, üreticinin maliyetlerini düşürecek, ekmek ve yağ kuyruklarını sonlandıracak güçlü bir yerel gıda sisteminin mümkün olduğunu belirtti.

Sol Parti Muğla İl Örgütü üyeleri gıda krizine ilişkin yaptıkları açıklamada, AKP iktidarının Türkiye’yi adeta bir krizler ülkesine dönüştürdüğünü ifade ederek, “AKP hükümeti Gıda Krizine Çare Üretemiyor Üreticinin de tüketicinin de sorunları derinleşiyor” diye konuştu.

Fahiş elektrik ve doğalgaz faturalarıyla önüne geçilemeyen akaryakıt zamlarında kendini açığa vuran enerji krizi ve ucu sonu görünmeyen ekmek kuyruklarıyla marketlerdeki ayçiçeği yağı izdihamı gibi sahnelerde kendini gösteren gıda krizinin iyice görünür kıldığı krizler döneminde olunduğu söyleyen Muğla Sol Parti il sekreteri Zekeriya Kargın, “Ülkedeki her bir karış toprağı, her bir damla suyu, kamusal ve doğal ortak varlıklarımızı peşkeş çeken AKP iktidarı Türkiye’yi adeta bir Krizler Ülkesine dönüştürdü. Dahası, son günlerde toplumun geniş kesimlerinin gıdaya erişimde yaşadığı sorunların da gösterdiği gibi krizlerin derinleşmesini engelleyemiyor” dedi.

“ÜRETİCİNİN DE TÜKETİCİNİN DE SORUNLARI DERİNLEŞİYOR”

Yönetim adına konuşan Kargın, “Gıda krizi KDV indirimi gibi geçiştirici müdahalelerle değil, yapısal bir dönüşümle çözülebilir. AKP hükümetinin son dönemde gıda krizi karşısında üretebildiği tek çözüm KDV indirimi oldu. Oysa KDV indirimi de tek başına gıda krizini çözemez. Nitekim geçtiğimiz yıllarda PttAVM’den ayçiçeği yağı satmak, Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinin sayılarını artırmak, tanzim satışlar yapmak depolar basmak gibi hamleler sorunu çözmek yerine karikatürize etmekten öteye gitmemiştir” ifadelerine yer verdi.

“GIDA SİSTEMLERİ GÜÇLENDİRMELİ”

Krizinin çözümü gıda sistemini bir bütün olarak ele almaktan, üretim maliyetlerini de düşürecek ekolojik bir planlamadan ve yerel gıda sistemlerini güçlendirmekten geçtiğini belirten Kargın, “Tarımsal mazot, elektrik ve sudan alınan ÖTV kaldırılmalıdır. Geçimlik tarım yapanların elektrik, su ve Ziraat Bankası’na olan tüm borçları silinmelidir. İthalatta gümrük vergisi indirimlerine son verilmelidir. Çiftçiye dönük tüm fiyat desteklemeleri girdi maliyetlerine endekslenmeli; tarımsal ürünlerde enflasyon ve artan yaşam maliyetleri hesaplanarak çiftçinin tarımdan kopmayacağı, insanca yaşam süreceği bir seviyede taban fiyat belirlenmelidir. İhraç ürünlerinde döviz kuru hareketlerinden oluşan getiriler çiftçilere yansıtılmalıdır. Üreticilere verilen teşvik primi sertifikalı tohum dayatmasından kurtarılmalı ve üretimi sürdürecek yeterli seviyelere çekilmeli. Çiftçinin doğrudan tüketici ile buluşmasını sağlayacak satış kanalları geliştirilmeli, yaygınlaştırılmalı ve tedarik zincirleri kısaltılmalıdır. Çiftçilerin toprak, su, tohum gibi üretim araçlarına ücretsiz erişim hakkı temin edilmelidir. Çiftçi, köylü ve tarım örgütlerinin katılımıyla bağımsız, demokratik ve sosyal bir tarım programı ve planlaması oluşturulmalıdır. Sözleşmeli üretim modeli terk edilmelidir. Özelleştirilen tüm kamu kurumları ekolojik köylü tarımının yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi için çiftçiler lehine ve demokratik bir biçimde yeniden yapılandırılmalıdır. Tarım ve ormanlık arazilerin yok olmasına neden olan maden, turizm, konut, sanayi ve yol yatırımlarından vazgeçilmeli, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı yasaklanmalıdır. Şirketlere yarayan tohumculuk yasası yeniden düzenlenmelidir. Biyoçeşitliliği koruyan, yerel atalık tohumlarla üretim yapılmasını sağlayan bütünlüklü, demokratik bir tarım reformu yapılmalıdır. Köylü kadınların krediye, eğitime ve her türlü evrensel haklarına erişmesine engel olan mevzuatlar değiştirilmelidir. Kooperatifler, meslek odaları gibi yapılar demokratikleştirilmeli, devlet güdümünden çıkarılmalıdır. Üreticileri aracı ve market zincirlerinin eline bırakan, gıda sistemini şirketlere ve küresel sermayeye bağımlı kılan endüstriyel üretime son verilmelidir. Emperyalist tekellerin üretimdeki hakimiyetini sağlayan uluslararası ve ikili anlaşmalar reddedilmelidir. BM Genel Kurulu’nda kabul edilen “Köylü Hakları Deklarasyonu” uygulanmalıdır. Şirketlerin kontrolündeki gıda sistemi karşısında insana yaraşır, doğayla uyumlu tek sistem olan halkın gıda egemenliği uygulamaya koyulmalıdır” dedi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Haber Haberleri