Muğla’da yaşıyoruz ve her yerde her mekânda bir Karya ifadesi. Karya kelimesinin bu bölgenin antik dönemdeki ismi olduğunu birçoğumuz biliyordur elbette. Ancak bu ismin nereden geldiği, nereleri kapsadığı, bu bölge için ne ifade ettiği gibi söylemlere bu hafta biraz değinmek istedim.
Karya bölgesi, antik çağda Ege Denizi'nin güney ve batı sahillerinden başlayarak; kuzeyde İyonya ve Lidya, güney doğuda Likya, kuzey doğuda Frigya ile çevrili olan bölge olarak bilinmektedir. Yaklaşık olarak günümüzde Büyük Menderes Nehri ile Dalaman Çayı arasındaki bölgeye denk gelen yayılma alanlarında Karyalılar; çok sayıda köy ve mezralar bir araya gelerek kent devletlerini oluşturmuşlardır. Bu nedenle günümüz Muğla, Güney Aydın ve Batı Denizli topraklarını kapsayan alan Karya bölgesi olarak anılmaktadır. Bölgenin tam sınırları antik kaynakların anlatımlarında farklılık gösterir. Yukarıda belirttiğimiz sınırlar genel olarak kabul görse de bazı farklı görüşler de mevcuttur. Bunlardan bazıları Tralles (Aydın), Hieropolis (Pamukkale) ile Mastaura (Bozdağ)’nın Karya kenti olarak anıldığı ya da Telmassos (Fethiye) körfezinin batı bölümünün Karya, Doğu bölümünün Likya’ya ait olduğu gibi görüşler mevcuttur.
Karyalılar antik çağda, yaklaşık olarak M.Ö. 1.100 yılından M.Ö. 545’e kadar bu bölgede hüküm süren ve belli bir uygarlık seviyesine ulaşmış bir halktır. Ancak Karya halkının dili Anadolu'nun henüz tam anlamıyla çözülemeyen dilleri arasındadır. Zaten halkın kullandığı Karya dili Roma İmparatorluğu döneminde M.S. 1.yüzyıl itibaren etkisini kaybetmiş, bölgede yerini eski Yunanca diye de tanımladığımız Hellence’ye bırakmıştır.
Antik çağın en önemli şair ve yazarı olan Homeros; Karlar’ın, Troia’nın yanında savaştığını, Miletos ve Mykale Dağı çevresinde yaşadıklarını ve kaba konuştuklarını söylemiş, tarihin babası olarak bilinen antik tarihçi ve yazar Herodotos ise Karlar’ın eskiden Leleg ismi altında adalarda yaşadıklarını, Girit Kralı Minos’a bağlı olduklarını ve vergi yerine gemilerde çalışacak adam gönderdiklerini bildirir. Ancak Herodotos, Karlar’ın kendisinin bu anlatımını kabul etmediğini, kendilerinin her zaman Kar ismini taşımış ve anakarada yaşamış olduklarını iddia ettiklerini de belirtir. Karlar buna kanıt olarak diğer kardeş halklardan Mysialılar ve Lydialılar ile birlikte Mylasa’daki Zeus Karios Tapınağı’nda ibadet ettiklerini göstermiştir. Kendileri her ne kadar anakaranın yerlisi olduklarını iddia etseler de, birçok yerde karşımıza çıkan çift ağızlı balta simgesi Karlar’ın, bir şekilde Girit kültürü ile ilişkilendirilebileceğine işaret eder.
Karya krallığı, M.Ö. 545'e kadar bağımsızlığını muhafaza etmiştir. Bu tarihte Akaman hanedanlığındaki Pers İmparatorluğu'nun Karya Satraplığı haline gelmiştir. Daha sonraları Karya, önce Seleukes ve sonra da Bergama Krallıklarına bağlanmıştır. Sonunda Roma'nın Asya eyaletinin bir parçası haline gelerek, tarih sahnesinden silinmiştir.
Bu haftaki yazıma son verirken bana bilgi, tavsiye ve görüşleri ile yardımcı olan arkeolog arkadaşlarım Yusuf Can Adaletsever, Gamze Bal, Hafize Nur Ölmez ve Hüseyin Kaya’ya teşekkür ederim.