Din adına, ülkeye
düşmanlık yapanlar!
Uğursuz, gaddar, rezil 2020 yılı, katil virüsün saldırıları, öldürücü depremler, çöken ekonominin yarattığı sıkıntılarla geçti. Çok şükür defolup gitti!
Şimdi 2021 yılında başta güzel Türkiye’miz olmak üzere, tüm dünyanın toparlanacağını ummak istiyoruz.
Umutsuz yaşanmaz!
Eğer umut olmasaydı, hayatımız çok daha tatsız olurdu!
Koronavirüs salgını tüm dengelerimizi altüst etti ama yaşam oldukça umut da vardır. İnsanoğlu er veya geç bu katil virüsü yenecektir.
Hayatımızda bugünden itibaren yeni bir sayfa açtık.
Eski güzel anılarımız, yeni yılın umutları olsun!
***
Geçen haftaki yazımda, son dönemin en yüz kızartıcı olayından bahsetmiştim.
İlahiyatçı denilen profesör ve doçent unvanlı iki densiz adam, SÖZCÜ yazarı Yılmaz Özdil ile Tele-1 sunucusu Cüneyt Akman’ı hedef göstererek “Öldükleri vakit cenazeleri camilere sokulmasın, cenaze namazları kılınmasın!” dediklerini anlatmıştım.
AKP’ye yakın ilahiyatçılar bile, bu yandaş ilahiyatçıların davranışını kabul etmeyerek onları eleştirdi.
Televizyonlardaki söyleşilerinden tanıdığımız ilahiyatçı Nihat Hatipoğlu, iktidar yanlısı bir din adamıdır. Gaziantep İslâm Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü olan Nihat Hatipoğlu, o iki densizin sözlerine sert tepki göstererek şöyle dedi:
“İnsan kazanmalıyız. Ateist, deist ve daha nice anlayışın, kendi saflarına insan katmaya çalıştığı şu ortamda, insanları kutuplaştırıp ‘Müslüman değilsin’ diyerek ve ‘günahkârsın’ fetvası vererek ne kazanacağız?
Bu yol ve üslûp, tekfir (bir kişiyi, inanç, söz veya davranışları nedeniyle kâfir saymak) veya tezyif (bir şeyi küçültmek istemek, değersiz göstermeye çalışmak) üslûbu çıkar yol değildir ve dine büyük zarardır.
Gıdım gıdım yürüdüğümüz, taşı sıkıp su çıkarırcasına kazandığımız bunca insanı başka yerlere savurmanın vebali çok ağırdır!”
***
Bu gibi yobaz çıkışların faturası maalesef İslâm dinine kesiliyor. Softa kafaların kin ve nefret söylemleri, çağ dışı ve ilkel davranışları gerçek dindarları üzüyor.
İlahiyatçı rektör Nihat Hatipoğlu şöyle diyor:
“Samimi dindar olan insanlarımızı biraz daha kenetleyelim diye sözlenen sözlerin, sorumlulukla bağdaşmayacağı ve dine çok zarar vereceği kanaatindeyim.
İşin bir diğer sıkıntılı tarafı da şudur:
Bir din hocasının, ilâhiyatçının bu türden sözü veya yorumu ne yazık ki bazı çevrelerde, Kuran’ın ve dinin değerlendirilmesi olarak kabul ediliyor.
Böylece fatura yine dine kesiliyor.
Mahcur edilen (kısıtlanan), uzaklaşılan da maalesef sadece İslâm oluyor. Ne adına?”
***
Sevgili okurlar… Aklın yolu birdir. Dinin de yolunun bir olması gerekir ama, insanları Allah ile aldatanlar, din tüccarları ve yobazlar, halkın dine olan bağlılığını kendi kişisel çıkarlarına âlet ediyor.
İslâmiyet, yeryüzüne indirilmiş en son dindir.
Dinimiz sevelim ama yobaz takımına fırsat vermeyelim!
O kafadakiler (bilerek ya da bilmeyerek) topuma ve ülkeye düşmanlık yapanlardır!
Din olan yerde kin olmaz!
Dinini çıkarları için paraya-pula satanlar, dininden de olur puldan da…
***
Bu yazıyı Atatürk’ün din konusundaki şu sözleriyle bitirmek istiyorum:
“Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lâzımdır.
Hangi şey ki akla, mantığa, milletin menfaatine, İslâmiyet’in menfaatine uygunsa, hiç kimseye sormayın, o şey dindir.
Eğer bizim dinimiz akla, mantığa uygun bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, dinlerin sonuncusu olmazdı.”