Pandemi döneminde kuaföre gidemedim. Saçlarım da iyice uzamıştı. Ne yapacağımı düşünürken bir karar verdim aynanın önünde. Kendim kesecektim göz kararı. Aldım makası elime, bir tutam sağdan tuttum, cırt kestim. Bir tutam soldan, bir önden, bir arkadan derken kuşa döndürdüm kendimi. İyi ki sokağa çıkamadık o ara. Kuaförüm Salih de görmedi beni o halde çok şükür. Neler söylerdi kim bilir. Yine uzadı bu aralar. "Gidip düzelttireyim" dedim, geldim Salih'in dükkana.
Kalabalık değildi bereket. Hemen kesti saçımı Salih. Çok yetenekli bir kuaför, muhteşem saç kesiyor maşallah. Sonra da boya kataloğunu getirdi önüme. "Hangi renk yapalım abla?" dedi. "Kına var Salih, boya tutar mı? Bari uçtaki rengin tonunda olsun" dedim. Usta bir kuaför dedim ya, "abla bir ton koyu yapalım, beyazların çok, kapatmaz yoksa" dedi. Her zaman işi ustasına bırakmaktan yanayımdır. "Bir pişirim tarhanan varsa onu da bir bilene pişirt" derdi babaannem. O nedenle "sana bırakıyorum Salih, göster marifetini" dedim. Salih boyayı hazırladı, saçıma sürdü, "abla kırk beş dakika sonra yıkamaya alayım seni, dışarıda otur biraz" dedi. Ben dışarıdaki rahat oturma grubuna doğru yönelirken saçını kestirmek için sırada bekleyen hanıma seslendi. "Buyrun hanımefendi, sizi alayım"
Kocaman bir fincana çay doldurmuş içiyordu Salih'in eşi Nurten. "Buyur abla, bir şey içer misin? dedi. Varsa bir bardak çay alırım" dedim. Hemen kalktı, karton bardakta çay getirdi bana. Geçti, karşıma oturdu. Dertleştik biraz. Baktım konuşmak istiyor, sorularla yönlendirdim onu. Oğlunuz askerliğini yaptı geldi maşallah. Sende çok gençsin. Oldukça küçük evlenmiş olmalısınız". Gülümsedi Nurten. Salih beni ilk istediğinde annem verseydi, Serkan kadar olurdu şimdi çocuğum. Ama... Tam 18 yıl koştu Salih benim peşimden. Uzun süre görüştük. Benim de onda gönlüm vardı ama annem..."Olmaz!" dedi bir kere. Kadın kuaförüydü Salih. Biraz da dili kırık. Yetmiş yedi milletle geçinen cinsten hani. Annem güvenmiyordu Salih'e. Hem kadın kuaförü, hem de herkesle muhabbeti bol olunca, beni aldatacağını düşünüyordu. Baktı benden hayır yok, gitti evlendi Salih. Bir oğlu oldu bu evliliğinden. Ama hâlâ aklı bendeydi. Boşandı eşinden. Biz yine görüşmeye başladık annemden saklı saklı.
Annem duyunca küplere bindi. "Yeminle yakarım evini de dükkânını da. Huzur vermem size. Benim sağlığımda olmazzz! Asla razı değilim!" diyor ayak diretiyordu. Ben de çiğneyemedim annemi be abla. Çok da seviyordum Salih'i ama olmadı işte. Yapamadım. Bana da anneme de öfkelenen Salih ikinci evliliğini yaptı o ara. Ben de nişanlanmıştım. Beyninden vurulmuşa döndü Salih. Durmadan haber gönderiyor, "evlenmesin, ben mutlu değilim. Ondan başkasını düşünemiyorum, mutsuzum, boşanacağım" diyordu. Diyordu da bir oğlu da bu evliliğinden olmuştu.
Ben evlendim, bir kızım oldu ama benim de gönlüm Salih'teydi. Ondan başkasını istemiyordum. Ah annem... Ah annem... İkimizin mutluluğuna da o engel oldu. Ben de mutsuzdum, anlaşmıyordum eşimle. Annemi kaybettim o mutsuzluğun arasında. Eşimden boşandım kızımı yalnız büyütmek pahasına da olsa. 'Mutsuz bir ortamda büyümesin bari çocuğum' diye düşündüm.
Salih de boşanmış ikinci eşinden. "Olmuyor Nurten, sensiz yapamıyorum" diyordu sürekli. Bu arada on sekiz yılımız heba olmuştu. Ben de seviyordum onu. En çok da sevgisinin gerçekliğine inandırmıştı beni. Zorunluluktan olan iki çocuğa rağmen hâlâ benden vazgeçmiyor, aşkı için savaşıyordu. Fedakârlık değildi de neydi bu? Öte yandan, evlendiği kadınları da düşünüyorum. Önce vicdanım suçluyor, 'günah değil mi o kadınlara?' diye beni fırçalarken aklım savunmaya geçiyordu. 'Ama onlar bizim aşkımızı biliyordu. Bile bile kabullendiler Salih'i. Mutlu edememişler demek ki. Benim suçum ne?'. Bildiğiniz arap saçı yani durumlar...
Annem öldükten sonra kaçırdı beni Salih. 'Madem annen de yok, neden kaçıyorsunuz?' diye düşünüyorsun değil mi abla? Hani annemin gönlü yoktu ya Salih'le evlenmeme... İşte sanki ben kaçmayı istememişim de adam beni zorla kaçırmış gibi küçük bir oyundu kaçmamız çevreye karşı.
Kaderi görüyor musun abla? Kendimize başka başka yollar çizmişken... Ne oldu, nasıl olduysa yollarımız tekrar birleşti bizim onca yıl sonra. Onca kayıp yıl. Onca sevgisiz ve mutsuz yıl. Günahsız üç çocuk... "
Epey dertlendi Nurten boyanın süresini beklerken. İçeriden seslendi Salih. "Ablanın saçını yıka Nurten! "
Yasemin Evren