Merhaba dostlar arkadaşlar
Bu güzel topraklar çok verimli bereketli topraklar.
Güzel bir memleketimiz var.
**
Lafta sözde üstümüze yok...
Bir girişim uygulama yok...
Varsa bile yeterli değil...
Dünya fındık üretiminde birinciyiz.
Dünyanın fındık ihtiyacının yüzde yetmişini
Türkiye güzel ülkemizin güzel üretici insanları üretip karşıladığı söyleniyor...
Biz bir dünya markası olamıyoruz...
İtalya, Almanya ...fiyat belirliyor dünya markası olmuşlar...
Galiba biz hiçbir şeyin değerini kıymetini bilmiyoruz.
Emek en yüce değerdir diyoruz..
Ama emeğimize ekmeğimize sahip çıkamıyoruz...
Bizde laf gevezelik çok...
Herkes takır takır konuşuyor...
Avukat gibi der halkımız...
Aslında kadim avukatlar hukuk demokrasi insan hakları savunucusu avukatlar görevini görevlerini yapıyor...
Görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalışıyor da yapıyorda konuşuyor...
Avukatlarımıza haksızlık yapılmasın.
Bizim sözümüz lâf olsun diye boş konuşanlara...Demogoji yapanlara...
Etkili yetkili olup ta görevini işini iyi düzgün yapmayanlara...
Kim olursak olalım işimizi görevimizi iyi yapmalıyız...
Boş laf karın doyurmaz...
Mustafa Kemal ATATÜRK ne diyordu bize
" işini görevini en iyi yapan insan yurduna milletine en iyi hizmeti yapan en iyi insandır.."
**
Yıl 2012 iydi sanırım.
Birgün Gediz ovasında geziniyoruz
Gediz Nehrini geçtik.
Poyrazdamları beldesine az kaldı.
Belde dağın eteğine kurulmuş.
Ova ve Gölmarmara ayağın altında...
Yanımda emniyetçi hem arkadaşım hem bacanağım İsmail Memiş var.
İsmail'in de dede ata baba ana ocağı güzel bir Belde Poyrazdamları..
Yolda giderken dikkatimizi çeken dönümlerce kekik tarlası.
Yer tam ovada değil tam kıraç ta değil.
Güneye bakan hafif eğimli verimli topraklar...
Bu kekik tarlasında onbeş yirmi kadar kadın sıra sıra olmuşlar kekik tarlasında çalışıyorlar...
-- Kolay gelsin dedik
geçtik.
Kadınlar sağolun. Allah razı olsun dediler..
Az ileride bu işleri takip eden bir Poyrazdamlı başı şapkalı bir abi ile sohbete koyulduk...
Burası senin mı dedik önce
-- he benim demişti.
Sohbet ilerledikçe.
-- Bu yeri bir İsrail'li gelip kiraladı. Parasını yatırdı.
Buraya kekik ektirdi.
Bize de yevmiyemizi aylığımızı veriyor.
Bakıyoruz suluyoruz.
Hasat biçim zamanı biçiyoruz toplayıp kurutuyoruz...
Az nüfuslu küçük topraklara sahip
İsrail insanları akıl bilim yolunu tutmuşlar
gelip ülkemizde kekik üretimi yapıyor. İlâç kimya sanayinde kullanıyor...
Ama biz...
Biz söz laf yarışındayız.
Söz laf yarışında üstümüze yok.
Biz ya yatıyoruz ya bakıyoruz...
Lafla peynir gemisi yürümüyor.
Plan proje gerek.
Akıl bilim teknoloji destek gerek...
**
Halâ 1960 yıllarda Almanya' ya çalışmaya giden işçilerimizin garip hallerini
Yoksul fakir dil lisan bilmez hallerini
Acıklı öykülerini yazar dile getiririz...
Almanya ikiye bölünmüş.
Sanayisi tarımı ekonomisi yerle bir olmuş...
Ama şimdi dünya devi...
Her alanda söz sahibi...
Onlar akıl bilim yolunu tutmuş izlemişler..
Biz biribirimize bağırıp çağırarak akıl bilim yolunda ilerlemeye çalışıyoruz..
Asli işlerimizi görevlerimizi ya unutuyoruz ya ihmal ediyoruz...
Ele güne muhtaç hale geliyoruz..
Olmuyor...
Nazım Hikmet ne güzel yazmış anlatmış..Bizi davet etmiş...
Bu güzel memleket hepimizin..
**
"DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Nazım Hikmet "
**
Topraklarımıza
Tohumlarımıza
Emeklerimize
Ürettiklerimize sahip çıkalım...
Dünyanın hiç bir yerinden hiç birşey almadan yaşayabilecek yedi ülkeden biriyiz biz...
Birçok şeyi ithal eder olduk.
İnsan emeklerini kaynaklarını
Yeraltı yerüstü madenlerimizi kaynaklarımızı iyi değerlendirmek zorundayız...
"Su akar Türk bakar uyur " demesin kimse bize...
Atatürk boşuna söylemedi bize.
" Türk öğün çalış güven " diye
Sevgi saygı ile
Esenkalın ..