Türkiye’nin çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için başlattığı kalkınma çabaları başarı ile sürüyor mu yoksa hala olduğumuz yerde mi sayıyoruz belli değil. Her ne kadar dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğumuz iddia edilse de eksikliklerimiz azımsanmayacak çoğunlukta olup ve bu çoğunluğu en aza indirmenin çaresini arayıp da bulmamız gerektiğine inanıyorum. Bulmak için araştırmalı, araştırmak için çabalamalı, çalışmalıyız.
Muğla haricinde gelişme trendine girmiş şehirler sanayileşmenin paralelinde büyük şehirleşme cenderesine girmişlerdir. Organize sanayi bölgesinin “OSB” sini bile hafızalarımıza kazıyamadığımız şehrimizde OSB’ye hala yer arama telaşındayız. Veya bu telaştan yeni kurtulduk. Şehirleşme hızının ivme kazandığı organize sanayi bölgeli yerlerde tüm önlemlere karşı çarpık yapılaşmanın önüne geçilememiş geçmek isteyenler de rant kaygısından duyulan rahatsızlıktan ötürü engellenmiş. Peki bu süreçte Muğla ne yapmış? Sanayileşmenin haricinde avuç içi kadar olan şehir hinterlandı ile konut darlığını en aza indirmek, ev sıkıntısını azaltmak amacıyla son hızla konut artışına girilmiştir. Buna en son örnek TOKİ, Akçaova ve Gülağzı arterinde gerçekleştirilen konut yapımlarıdır. Yakında bu artıştan Yaraş da nasibini alacaktır.
İnsanlarımızın çağdaş koşullarda yaşaması, şehrimizin ve şehirlerimizin çevreleri ile birlikte birer eğitim, kültür ve insanca yaşam merkezleri haline gelmesi, getirilmesi çok önemlidir. Bu nedenle bizlerin, hepimizin sosyal gelişim süreçlerini olumsuz etkileyen çarpık şehirleşmenin önüne geçmek, plan ve program çerçevesinde şehirleşme ve yerleşim konusunda yaşadığımız sorunları acilen çözmek gerekmektedir. Alınacak önlemler kadar hepimize büyük görevler düşmekte yaşadığımız şehirlere, şehre sahip çıkmamız da bir o kadar önemlidir.
Peki bunları sürkalem neden yazıyorum? Bundan iki gün önce Dünya Şehircilik Günü idi. Kutlanmasından ziyade sadece sürmanşetlerde kalan Dünya Şehircilik Günü her ilimizde olduğu gibi yukarda dile getirdiğim nedenlerden dolayı Muğla’yı da yakından ilgilendiriyor. Dünya Şehircilik Günü’nün kutlanmadığı, sadece anıldığı bu günde Muğla’nın ve diğer tüm illerin ciddi sorunlarla yüzyüze olduğunu biliyoruz.
Özellikle son 10 yıldır Muğla’da olağanüstü bir şehirleşme yaşanıyor.
Son hızla gelişen Muğla’da bu profil içinde tarihsel ve kültürel değerlerin korunması gerektiğine, her ne kadar becerebiliyorsak korumalıyız, düşsel yanı ağır basan projelerle doğayı yok etmek, tarihi yapıyı bozmak gibi değer yargılarını geriye getirmeyeceğimizi bilmeliyiz. Sermayenin kısa ve uzun vadeli çıkarları için Muğla’yı yok etmeyi hiçbir babayiğidin gücü yetmemelidir. Bu durumla bağlantılı bir çok kentimizin nasıl gözden ve gönülden çıkarıldığı ve yok edildiği aşikardır.
6 Kasım’ı Dünya Şehircilik, Şehirselleşme Günü görmenin ötesinde her günü şehircilik günü varsayarak yaşamı kolaylaştırmanın; bedeni olduğu kadar zihni de yormamamın gerekliliğine inananlardanım.
Kısacası şehircilik şehrin coğrafyasından tutunda, ekonomisine, politikasına, sosyal ve kültürel çevresine ve tüm bu olguların bu çevreye yapacağı etkileri incelemek ve çalışmakla doğru orantılı olmalıdır.
En basitinden en çok yağmur alan ikinci şehir olan Muğla’nın yağan yağmurla cadde ve sokaklarının sular içinde kalması, yolların yürünemez hale gelmesi, su mazgallarının tıkanması ile şehir yaşayanları şehrin yönetim ağındaki yöneticilerini sorgular hale getirebiliyor. Yıllar sonra da olsa biten veya bitirilmeye çalışılan kanalizasyon, elektrik kablolarının yeraltına alınma çabaları ve kısacası şehri kirli havadan kurtaracak doğalgaz projesi!...
Evler, yollar ve diğer gelişmişliğe ayna farklı projeler şehr-i Muğla’ya çok yakışacak. Yaşanabilir bir toplum yaratmak için şehirciliğin ne denli önemli olduğunu zaten biliyoruz.
Yollar ne kadar kaymak olsa da olmasa da yollar yürümekle aşınmaz. Önemli olanınsa yolda yürümesini bilmekten geçtiğini algılamamız gerekir.