SOSYAL MEDYADAN GİRİP NARSİZİMDEN ÇIKMAK

Erdal ÇİL

‘Bana sosyal medyanı söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim’ de diyebilirdim bu yazının başlığına ya da ‘Su uyur, Sosyal medya uyumaz’ diye bir sürü cümleler de eklesek yine de eksik bir şeyler kalır.

Kalacaktır da…

Hayatımızda bu kadar geniş, bu kadar önemli bir yer kapladığının farkında mıyız acaba?

Artık kimi arıyorsan, kimi araştırıyorsan önce ona bakıp, oralardan araştırıyorsun.

Orada ne görüyorsan, orada nasılsa öyle yer ediyor sizde.

Bunda ne sakınca var diye de düşünmeyin.

Doğru ve yerinde kullanılmadığı zaman yeni yeni isimlerle karşımıza çıkan bir sürü davranışsal bozukluklar, sendromlar, hastalıklarla tanışmamıza yol açıyor.

En tehlikelilerinden birisi de Narsizm!

Kendi dışındaki güzelliklerin umurunda bile olmayıp sadece kendini beğenen Narkissos’dan günümüze uzanan hastalık.

Sayıları o kadar arttı ki narsistlerin sormayın.

Başkalarını kendi çıkarları için kullanmakta tereddüt etmeyen, başka insanların duygularını anlamada isteksiz kalıp, empati yapmayan veya yapamayan, sürekli olarak başkalarını kıskanıp başkalarının onu kıskandığını düşünerek yaşayan tipler.

Kendilerini aşırı ve küstahlık yapacak derecede beğendikleri gibi başkalarına karşı üstten bakmaları basit bir kibir görüntüsüyle çoğu zaman aldatabilir. Etraflarının, ailelerinin- arkadaşlarının-meslektaşlarının, siyasi görüşü aynı olanların değersizliğinin aksine kendilerinin çok çok önemli olduğunu düşünerek yaşarlar. Her zaman beğenilmek ister ve kendilerinin eşi bulunmaz biri olduğunu düşünürler. Kendileri kayırılacak kişiler arasındadır ve bu makamlara hak kazanarak geldikleri yönünde bir kanıyı sürekli besleyip, büyüterek yaşarlar.

Böyle birileri var mı diye soruyorsanız inanın çok şanslısınız ve Allah’ın sevgili kulusunuz demektir. İnşallah bundan sonraki hayatınızda da bu tipler karşınıza çıkmasın ve sınavınız bu tiplerle olmasın.

Şimdilerde devlet memurluğu için işe almalarda mülakat olsun mu olmasın mı tartışılıyorken aklıma ister istemez bizim zamanlarımızda yapılan o mülakat komisyonları geliyor. İçlerinde mutlaka bir psikolog ve/veya psikoloji eğitimi almış bir yetkili bulunur ve adayları bir de o bu gözle incelerdi.

Şimdiki mülakatlarda ise sanırım başka incelemeler yapılıyor olmalı ki kamudaki narsist sayısı da düşündürücü.

Adayların memurluğa girerken elenmemeleri gibi görevde yükselmeleri de önlenememiş görünüyor.

Toplum sağlığını ilgilendiren önemli bir konudur ruh sağlığı ancak bu türden bir inceleme yapılmaksızın işe almalar ve yükseltilmeler kamu kurumlarının da ruh sağlığını önemli ölçüde bozuyor.

2017’de bu yönde yazdığım bir yazı sonrası bir akademisyen kızımız aramıştı üniversitelerin birinden. “Vallahi yazdıklarınızı okuyup, narsistlerin özelliklerini okudukça anladım ki bizim bölümdeki bütün hocalarımızın hepsinde bu özellikler var ve korkuyorum.”

Yine bir başka kurum yöneticisi arkadaşla ikili bir görüşmemizde ise eski müdürlerinin hasta ruhlu, hatta narsist olduğunu söylediğini hatırlatarak sormuştum. “Pekiyi o zaman o adama niye referans olup da genel müdürlüğe gönderdiniz?”

Aldığım cevap şaşırtıcı olduğu kadar da düşündürücüydü.

“Vallahi bizim başımıza bela olmasın da…”

Şimdi kimin başına beladır ayrı soru ama olmaları gereken yerde olmadıkları kesin.

Bu özelliklere sahip olmalarına rağmen yine de bunlara narsist tanısı koymak da öyle pek kolay değil tabi ancak bu özellikleri tespit edilmesine rağmen kamuyu temsil etmeleri, kamuda yöneticilik yapmaları o kadar kolay olmasa gerek.

Görüp yazması bizden!

Bize düşen toplumun gözü, kulağı olmak, vicdanının sesini dinlemek.

Gerisi size kalmış.

Erdal ÇİL

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.