DÜNDEN DEVAM
Halep Kuvayi Milliyesi kurulmuştur. Orada ki, Fransızlara karşı hem isyanı örgütlemesi açısından hem Halep’te yaşayan Türkmenleri örgütlemesi açısından hem de bizim oradaki Halep bölgesinde olsun Türkmen gruplarına örgütleyerek Fransızlara karşı savaş yürütülmüştür. Ve bunlar Antep, Urfa, Maraş savunmasında da Halep bölgesinden hem insan hem lojistik destek sağlayarak oradaki Fransızlara karşı mücadele verilmiştir. Hem de yine Halep’in bölgesinde Nüveyran dediğimiz komutan öncülüğünde Fransızlara karşı bir isyan başlatılmış ve orada Fransızlara karşı zayiatlar verilmiş ve onların sürekli Anadolu’daki hareketlenmelerini, savaşlarını baltalamak, zayıflatmak ve hareket alanlarını kısıtlamak için böyle birde Türkmenlerin isyanı söz konusu. Buda yine merkezle ilişkili bir şekilde. Yine olaylardan birisi Halep bölgesinde Türkiye Devletinde şapka, kıyafet devrimi yaşandığında birkaç Türkmen önderi Halep bölgesinde yaşayan Türkmenlere Türkiye’den gelip Antep bölgesinden şapka getirerek Türkmenlere dağıtmışlar. Orada öyle bir kanun çıktı, sizde bunu giyecekseniz diye Türkmenlere dağıtmışlar. Türkmenler orada birkaç günlüğüne de olsa kendilerince Türkiye’ye bağlı hissettikleri için şapkayı giymişlerdir. Bu Türkmen önderleri yine Fransızların baskısı ve takibi sonucu hapse atılmış ve zehirlenerek öldürülmüşlerdir.
Yine Halep’te yaşanan bir olay var. Kuvayı Milliye önderliğinde Türkiye’ye ilhak edilme ve buna takiben bir takım anlaşmalar yapılınca orada Türkmenler sevinerek meşhur Halep Kalesi dünyada da zaten halen kale olarak kalmış en güçlü kalelerden birisidir. O kalenin başına Türk bayrağını çekiyorlar. Buda uzun sürmüyor, bayrak oradan indiriliyor. Böyle baktığımız zaman Atatürk dönenimde Halep’le Türkiye arasında çok sıkı ilişkiler var. Hem Türkmenler Türkiye’ye gelip gidiyor hem merkez orayla ilgileniyor, oraya insanlar gönderiyor eğitilmesi için oradaki insanların teşkilatlanması için oradaki birliktekliklerin korunması için.
ATATÜRK’TEN SONRA KOPUKLUK BAŞLADI
Atatürk’ten sonra bir kopukluk söz konusu. Biz ondan sonra Türkiye’de Türkmenlerin bir ilişkisini hiçbir şekilde göremedik tarihimiz boyunca. Çok uzun bir tarih değil 1945’ler yani. Biz görmemiş olsak bile yakınlarımız o tarihleri gördü ve büyüklerimiz zaten Osmanlı döneminde doğmuş ve hem Fransız Manda Yönetimi dönemini hem de Atatürk dönemini bilir. Bize hiçbir şekilde bilgi aktarımı yok. Biz kitaplarda, araştırmalarımızda, halk arasında böyle bir ilişkinin en ufak bir örneğini görmedik. Ondan sonra günümüze kadar Suriye Türkmenleriyle Türkiye’nin herhangi bir ilişkisini görmüyoruz. Zaman zaman Türk dünyasına yönelik öğrenci getirme projeleri olduğunda hem Suriye’deki Türkmenlerin bir kısmı Türkiye’de gelip eğitim görme teşebbüsü olsa da bunlar küçük ölçeklikte kalmış. Bunların hiçbir şekilde Suriye Türkmenlerine yansıması olmamış.
Dediğim gibi öğrenciler bir grup içerisinde getirilip götürülmüş ve oradan gelenlerde burada devletle temas kuramamış. Zaten devletinde Suriye’deki Türkmenlere yönelik politikası da olmadığı için böyle bir ilişki yok maalesef. Suriye Türkmenleriyle, Türkiye Devleti’nin ilişkisi son yüzyıl içerisinde böyle söyleyebiliriz. Aslında çok uzun bir dönem var önümüzde nereden baksanız 60 yıllık bir bilgi yok hiçbir ilişki yok.
Fransız Manda döneminde özellikle Türkmenler baskıya maruz kaldı mı?
Kim geldiyse yönetime birinci derecede düşmanı Türkler olmuştu. Bunların birçok sebebi var. Hem Türkiye’yi düşman görmeleri hem Türkiye’nin tekrardan bu bölgeye yerleşmesini engellemek hem de Batı’nın o bölgedeki projelerini engellemek için en büyük engeli Türkiye’yi görmeleri ve burada da zayıF bir yönetim ve birbirine düşman bir yönetim istemeleri yüzünden burada Türk unsuru ortadan kaldırılmaya çalışılmış.
TÜRKMENLER TASFİYE EDİLDİ
Biz hep şunu anlatıyoruz. Suriye’de, özellikle Halep’te 1000 yıllık bir tarihten bahsediyoruz. Burada yaklaşık 7-8 Türk devletinden bahsediyoruz ve kesintisiz nereden baksanız 1000 yıllık bir iktidar söz konusu. Şimdi bu kadar iktidar ve devlet kurumlarına rağmen orada herhalde Türkmenler boş durmuyorlardı. Devlet içersinde, askeri içerisinde, tarımda, sanayide, ticarette her alanda kendi yapılanmalarını gerçekleştirmişlerdir. Bu bölgeye yerleşmeye çalışan Fransızlar, Türkiye karşı savaş açmış ve Türkiye’nin burada zayıflatılmasını istemiş. Türkiye’nin tekrar buraya gelmesini engellemek için ilk yapılacak Türkiye’ye bağlı ve Türkiye’nin uzantısı olan, Türkiye’de aynı kökenden gelen grupları tasfiye etmeye başlamış, bunların başında da Türkmenler gelmiştir. Şimdi bununla ilgili bir çok politika var. Askeriye’den ihraçlar başlıyor, Türk komutanları ihraç ediliyor, siyasette Türk düşmanlığı söylemleri geliştirilerek, kötülükleri, geri kalmışlıkları, fakirlikleri, hastalıkları Türk yönetimlerine mal ettikleri içinde Türklere karşı birçok grup anti Türkçülük ve parti politikası benimsediği için orada Türklerin politika yapmaları engellenmiş ve zamanla da Türklere karşı ciddi politikalar geliştirmiş oradaki iktidarlar. Bu şartlarda zaten Türkmenlerin kendi adları adı altında parti içerisine girmeleri, siyaset yapmaları tamamen bir suç haline gelmiştir ve bu yüzden de bir çok Türk siyasetçi, Türklük adı altında değil de ya sosyalizm ya komünizm yada Arapçılık adı altında politika yürütmüş. Buna rağmen Türk kökenli olan birçok politikacıyla, devlet adamını tasfiye etmişler. Mesela Suriye tarihine baktığımız zaman Suriye’nin ilk beş Cumhurbaşkanı’nın dördü Türk kökenlidir.
Yine son zamanlarda devlet başkanlığı yapmış Türk kökenli başka bir devlet adamı var. yani nerden baksanız altı yediye yakın devlet başkanlığı yapmış Türk kökenli devlet adamları var. Buna rağmen Türkmenleri oradan bir şekilde tasfiye ettiler. Toprak meselesini bahsettik. Türkmenler çoğu zaman göçbe oldular. Farklı zamanlarda da yerleştirildiler. Toprak ve arazi sahibi oldular. Savaş bölgesi olduğu için uzun yıllar orası boş bir alandı. Burada toprak, mal, mülk edinme durumları söz konusuydu, bunu da devlet toprak reformu adı altında Türkmen bölgelerinde böyle bir yasa çıkarttı ve Türklerin arazilerine el koydular. Sadece bir ailenin kendini zor geçindirecek kadar bir yer bıraktılar ve toprakların birçok kısmını ellerinden aldılar. Yanında işçi olan Araplar başka farklı gruplara devrederek onları mülk sahibi yaptılar. Mülk sahibi olan Türkmenlerde orada zayıf işçi haline getirilerek ikinci nesilde de fakir haline düşürdüler.
Yine Halep tarihine baktığımız zaman bir sanayi şehir ve halen sanayi şehri. Osmanlı döneminde çok büyük önem verilmiş. Bildiğim kadarıyla Osmanlı döneminde İstanbul’dan sonra en büyük ikinci sanayi şehri ve ticaret merkezi. Halep, çok büyük ve köklü fabrikalara sahip olan bir şehirdir. Buda kamulaştırma adı altında fabrikalara el koyularak oradaki işçileri fabrika sahibi yapıp yönetime getirerek oradaki fabrika sahibini de işinden ettiler.
Manda döneminde başlayıp Baas, Nasır, Hafız Esad döneminde Beşer Esad döneminde zaten bitmişti, bir şey kalmamıştı. Bu anlattığım şeyler Osmanlı’dan sonra yaşanan olaylar. Kamulaştırma olayı yaklaşık 1956’dan sonra başlayan politikalar bunlar. Daha o zaman Baas ve Hafız Esad’da gelmemişti. Suriye’nin nüfusu savaş öncesi 2011’e kadar 23 milyon idi.
Şimdi Türkmenler olarak ben şöyle bir tasnif yapıyorum. Türkçe bilen ve Türküm diyen 1,5 milyona yakın bir nüfus var. 1 milyona yakın Türkçe’yi unutmuş fakat Türküm diyen nüfus söz konusu. Sonra farklı araştırmalarımız neticesinde 1 milyona yakında Türk kökenli fakat Türkçe bilmeyen ve Türk olduklarını kabul etmeyen bir nüfustan bahsediyoruz. Bunların toplamına baktığımız zaman 3,5 milyon civarında gidip geliyor bu rakamlar. Kesin söyleyebileceğimiz 2,5 milyon bir Türk nüfusundan bahsedebiliriz. Bunlar Suriye’nin bir bölgesinden değil farklı farklı bölgelerden yayılmış durumdalar. Çoğunluk olarak Halep bölgesinde yer alıyorlar. Hatay’ın güney kısmında Bayırbucak bölgesi var. Yoğun bir şekilde yaşayan Türkmen nüfusunun Hamas bölgesi dediğimizi orta bölgelerde yaşayan bir Türkmen nüfusu var.
Birde Şam Türkmenleri dediğimiz bölge var. Onun güneyinde de Şam ve Güney Türkmenleri dediğimiz şuan İsrail işgali altında olan Golan Tepelerinde de Türk yerleşimi söz konusu. Son olarak da Rakka, Urfa’nın güneyi. Baktığımız zaman neredeyse tüm bölgelerine yayılmış bir Türkmen nüfusu söz konusu. Birbirleri arasında coğrafi kültürlük yok, birbirleri arasında da çok fazla iletişim yoktu. Bunlar tabi bizim bu son olaylarda da maalesef negatif etkenler oldu.
Türkmen meclisini ne zaman kurdunuz? Yapısı nasıldır? Alt birimleri var mıdır? Türkmen meclisinin yapısı ve Suriye yönetimindeki etkisinden bahseder misiniz?
Türkmen siyaseti 2011 yılında olaylarla birlikte başladı. Çünkü öncesinde Suriye’de Türkmen adı altında politika yada örgütleme yapmak ne siyasi ne kültürel ne insani hiçbir şekilde Türkmen adı altında mümkün değildi. Bunlar hep suçtu. Zaten uzun yıllar boyunca da Türkiye ile Suriye arasındaki siyasi itilaflardan dolayı da Türkmen sürekli mağdur ediliyordu. Zaten Suriye, istihbarat ve zorlu bir yönetim.
Bu yönetim içerisinde Türkmenler adı altında bir faaliyet yapmak ateşten gömlek giymektir. Zaten bu zamanlarda da Türkmenler böyle bir çalışma içersine girdikleri içinde cezalandırıldılar. 1995 ve sonrasında 1500’e yakın Türkmen aydını cezalandırıldı. Hapislere atılanlar oldu, hapiste ölenler oldu, medeni haklarından mahrum edilenler oldu. Şimdi bu baskılar ve politikalar içerisinde Türkmenlerin Türk kimliği ile bir şeyler yapmaları yasaktı. 2011 olayları başlayınca da ‘Arap Baharı’ denilen olaydan sonra Suriye’ye sıçrayınca Türkmenler artık kendi çalışmalarını yapma fırsatı buldular. Bunun doğrultusunda bir takım girişimler oldu.
Suriye Türkleri Derneği ile başlayan akabinde Suriye Türkmen Hareketi, Suriye Türkmen Kitlesi gibi siyasi oluşumlar kuruldu. Bunlar bir ki çalışmalarını yürüttüler. Daha sonra 2012 yılının son ayında yani 15 Aralık’ta genel bir Suriye Türkmenleri toplantısı yapıldı. Bunun sonucunda Suriye Türkmenleri kurulması fikri gündeme getirildi. Çalışma genişletilerek 2013’ün Mart ayında Suriye Türkmen Meclisi kuruldu. Kuruluşunda da zaten o dönemin Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şimdiki Başbakan Ahmet Davutoğlu, muhalefetin en üst düzey yöneticileri katıldı.
Meclis, Suriye Türkmen Milli Hareket Partisi, Suriye Türkmen Kitlesi ve bağımsızlardan oluşan üç ana grup altında Suriye Türkmen Meclisi olarak kuruldu. İkinci kongresinde biz Suriye Milli Türkmen Hareketi Partisi olarak da meclise dahil olduk. Biz birinci dönemde dahil değildik. Bizim bir takım çekincelerimiz vardı. İkinci dönemde biz katıldık. Şuan Suriye Türkmen Meclisi adı altında faaliyet yürütüyoruz. Suriye muhalefetinde de yer alıyoruz. Hem siyasi hem askeri çalışmalarda, Suriye geçici hükümetinde de iki Türkmen bakan olarak da yine çalışmalarımız devam ediyor.
Üç ana kitleden oluşuyor. Bağımsızlar daha çok sivil toplum kuruluşlarından milli şahsiyetler ve buna benzer kökenden gruplardan oluşan bir kitle.
DEVAMI YARIN