Milletvekili Özcan:“16 Yılda Milli Eğitim Hedeflerine Ulaşılamadı”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yürütülen Bütçe Kanunu görüşmelerinde Milli Eğitim komisyonunda olan Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Milletvekili Suat Özcan, Hükümet’in 16 yıldır sürdürdüğü Milli Eğitim çalışmalarının...
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yürütülen Bütçe Kanunu görüşmelerinde Milli Eğitim komisyonunda olan Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Milletvekili Suat Özcan, Hükümet’in 16 yıldır sürdürdüğü Milli Eğitim çalışmalarının bir işe yaramadığını, Milli Eğitim’de hedeflere ulaşılamadığını söyledi.
10 Aralık Pazartesi günü TBMM 2019 yılı Merkez Yönetim, Bütçe Kanunu üzerine görüşmelere başladı.
Haftasonu da devam eden Genel Kurul’da, Milli Eğitim Bakanlığı bütçe görüşmelerinde Milli Eğitim Komisyonu’nda olan CHP Muğla Milletvekili Suat Özcan, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne atıf yaparak İnsan Hakları Beyannamesi’nin 26. maddesini okuyarak başladığı konuşmasında Milli Eğitim’in 16 yılda ilerleyemediğini , taşımalı sistemin dram olduğunu, sınav skandallarıyla bir çok vatandaşın mağdur olduğunu, beyin göçünün engellenemediğini, 32 il milli eğitim müdürünün imam hatip ya da ilahiyat mezunu olduğuna dikkat çekerek liyakat ve bilimselliğin göz ardı edildiğini belirtti.
Milletvekili Suat Özcan; Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “yoğun bakımdan çıkalım sonra gerisi gelir” sözünü hatırlatarak gerisinde bir şey kalmadığını, 16 yıllık dönemin bir işe yaramadığını, milli eğitimde hedeflere ulaşılamadığını ifade etti.
CHP Muğla Milletvekili Suat Özcan konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; televizyonları karşısında bizleri izleyen vatandaşlarımızı ve sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Bütçe görüşmeleri 10 Aralık Pazartesi günü başladı. 10 aralık insan hakları günü aynı zamanda. Ben İnsan Hakları Beyannamesi bildirgesinde yer alan 26. Maddeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. “Her şahsın öğrenim hakkı vardır. Öğrenim hiç olmazsa ilk ve temel safhalarında parasızdır. İlköğretim mecburidir. Teknik ve Mesleki öğretimden herkes istifade edebilmelidir. Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır." deniliyor. Yine, Anayasa’nın 42’nci maddesinde eğitimle ilgili "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz." Günümüz milli eğitim manzaralarından bir tanesi taşımalı sistem. Kilometrelerce uzaklıktaki okuluna yaya ya da eşek üstünde karda, çamurda giden çocukların dramını da herkesin görmesi gerekir. Bu aynı zamanda, diğerleriyle beraber eğitiminde bir dramıdır. 16 yıllık dönemde 6 bakan görev yapmış ve son olarak da sayın Bakanımız göreve gelmiş ve bu görev sonucu 2023 vizyonu ortaya konmuş, Bakanımız bir açıklamasında mecazi olarak "Yoğun bakımdan çıkalım, sonra gerisi gelir." diye bir söylemde bulunmuş. Böyle baktığımızda 16 yıllık dönemin bir şeye yaramadığı milli eğitimde hedeflere ulaşılamadığı görülmekte. Tabii, bunun neticesinde de yeni söylemler, yeni mesajlar verilmektedir.
16 yıllık dönemde tarikatlar, cemaatler, vakıflar Milli Eğitimi teslim almıştır.
16 yılda sınavlardaki skandal sonuçlar binlerce, milyonlarca öğrenciyi mağdur etmiştir.
Aynı süreçte yurt, okul yangınları, öğrencilere taciz, ölümler, göz altına alınan hapsedilen öğrenci, öğretmen, akademisyen, öğretim üyesi, veli, anne, baba, genç, yaşlı binlerce mağdur yaratılmıştır.
Eğitim sendikaları baskı altına alınmıştır ancak yandaş sendikalar öğretmen, müdür yardımcısı, müdür, şube müdürü atamaları yapılırken söz sahibi olmuştur.
Yine bu 16 yıllık süreçte gençler madde bağımlılığının pençesine düşmüştür.
Beyin göçü meydana gelmiştir. Bu dönemde yurttaşlarımızın sayısında büyük artış olmuş 2016 yılında yurtdışına göç eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sayısı 69 bin 326 iken bu sayı 2017 yılında yüzde 63’lük bir artışla 113 bin 326 olmuştur. Beyin göçü kapsamında, bilim insanları, doktorlar, avukatlar, mühendisler, eğitimciler, sermaye sahipleri, iş insanları, girişimcileri, öğrenciler göç etmeye zorlanmıştır.
Yeni dönemde aynı şeylerin yaşanmaması gerekir. Ancak daha yeni edinilen bilgilere göre 69 il milli eğitim müdürünün öz geçmişine bakıldığında 32’ sinin imam-hatip ya da ilahiyat fakültesi mezunu olduğu ortaya konulmakta. Yani liyakat ve bilimsellik maalesef yine göz ardı edilmekte mi acaba? Bireyi geliştirme adı altında öğrenciler tarikat ve cemaat vakıflarına yine teslim edilmekte midir?
Gençlerimizde kindar ve dindar öğrencilerin yetişmesinden vazgeçmeliyiz. Sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum. Çocuklara ve gençlere kindarlığı değil sevgiyi, hoşgörüyü, barışı, özgürlüğü, demokrasiyi, Atatürk’ü ve onun bize bıraktığı eserlerini, hukuku öğretmeliyiz.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, sözlerimi Atatürk’ün şu sözleriyle bitireceğim. Okul genç beyinlere insanlığı, saygıyı millet ve ülkeye sevgiyi, bağımsızlık onurunu öğretir. Gençliği yetiştiriniz.”
Bu haber toplam 120 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.