2024 AVRUPA FUTBOL ŞAMPİYONASI VE DEĞİŞİP DEĞİŞMEYENLERİMİZ

Değişmek istemeyenlere inat çevremizdeki her bir şey değişiyor. Bunu günlerdir ekranlardan fırsat buldukça takip ettiğim ve Almanya'da düzenlenen 2024 Avrupa Futbol Şampiyonasını izlerken de deneyimledim. Değişimleri görmek, düşünmek, üzerinde kafa yormak değerli ama inadına kafalarındaki merteklere takılıp hiç değişmemeyi marifet sayan, kendi adım atmadığı gibi değişime sürekli karşı çıkanları da bir miktar anlayabilsem bile tam olarak çözemediğimi itiraf etmeliyim.

Adı üzerinde bir Avrupa Şampiyonası. Avrupa'nın çeşitli bölgelerinden bir sürü ülkeyi davet etmiş, önce onları sıralamış, gruplara ayırmış sonra da bir de gelin burada, aynı ülke, aynı şehirde birbirinizle de maçlar yapın, kaynaşın, eğlenin ve bu ülkeye de bir miktar kazandırın deyip Almanya'da toplamışsın.

Sanıyorum ömrümün ekranlardan izlediğim ilk futbol şampiyonası da yine Almanya'da düzenlenen 1974 Dünya Futbol Şampiyonası olmuştu. O vakitler seyrettiğimiz ekranlar henüz siyah beyazdı ama biz her bağlantıda, ekran başına her geçtiğimizde Almanya'nın değişik şehirlerindeki o renkleri en ayrıntısına kadar sanki içlerine girmişcesine izler, heyecanlanır, mutlu olurduk. Dünyanın dört bir yanından gelmiş takımlar taraftarlarıyla birlikte sokaklarda, tribünlerde hatta yeşil futbol sahalarında ne müthiş, ne güzel görüntüler sergilerler, hem misafir oldukları ülkelere renkleriyle, dövizleriyle kazandırırlar hem de ekran başında milyarlarca insanı adeta ekranlara bağlarlardı.

Şimdi ekranlarımız renkli ama izlediklerimiz siyah beyaz.

Düny aydınlanmış, aydınlık yüzler ekranları başında ama organizasyonları yapan kafalar karanlık, bağnaz, şoven ve bir o kadar ırkçı!

Ellerinden gelse, bir zamanlar ülkemizde bizi yönetenlerin Ankara girişlerine koydukları bariyerlerin benzerlerini şampiyonayı düzenleyen ülkelerin de sınırlarına koyacaklar ve kendi standartlarına uymayan hiç kimseyi, kendi dillerinden, kendi ırklarından, kendi inançlarından olmayan kimseyi de içeri almayacaklar. Biliyorsunuz bizde o bariyerlere takılıp da Ankara'ya davet edildiği halde kılık kıyafetinden dolayı giremeyen Aşık Veysel'lerimiz vardır ve andıkça o günlerimizi halen içimiz sızlar.

Neyse biz aştık o günleri kör topal da olsa. Dünya da aştı ancak görüyoruz ki medeniyetin beşiğiyiz dedikleri Avrupa halen karanlık. Kendilerinden başkasına tahamülleri yok derecede az. Hele bize karşı olan hınçları her daim diri ve acımasız. Adeta onunla besleniyorlar ve yıllardır çevremizi de öyle korkutarak bize karşı ileri savunma paktları oluşturarak komşularımızla olan ilişkilerimizin de iyi olmaması için habire büyük mücadeleler vermekteler.

Bizim yeni nesil, yani aldığımız seküler ve batıcılaşmış anlayışa hizmet eden eğitimimizle yetişen yeni nesil idarecilerimiz bile her şeye rağmen, yiyecekleri tokadı, görecekleri kaba muameleyi tahmin etmelerine rağmen kapılarına gidip kurallarına uymada azami özen göstermekteyiz. Bu konuda örnek ülkelerden birisi olduğumuzu da belirtmeliyim. Bütün bu özveri ve çabalarımız maalesef karşılık bulmuyor, doğal olarak canımız sıkılıyor, sinirleniyor ve yine onların anlayacağı dil diyerek asabiyetimize bürünüyoruz.

Bizim milliyetçiliğimizin temelleri 1400 yıldır İslam ile neşet etmiş, "Kişi kavmini sevmekle suçlanamaz" ve "Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık" anlamındaki anlayıştan beslenir. Bir diğerini yok etmek, saldırgan olmayan birine saldırmak gibi bir davranışla bizi ilişkilendirmek boşuna çabadır. Olsa olsa bağnaz, emperyalist batının, biz tarih sayfalarında yerimizi aldıktan sonra telaşa kapılarak geliştirdiği ve üzerimize asla yakıştıramayacağımız bir hezeyanları şeklinde değerlendirebiliriz.

İnşallah değişirler. İnşallah kendi dışında yaşayan coğrafyalara da en az kendi yaşadıkları coğrafyalar kadar değer verirler, insanına saygı duyarlar ve onlara sadece sömürü aracı olarak bakmaktan, ötekileştirmekten vazgeçerler.

Şimdi batıya; bizim asırlardır âleme nizam yolunda önümüze en büyük engelleri koyan, içimizdeki fitneye kadar bizi bulduğu her fırsatta tarumar edecek kadar kinli duranlara bu kadar iyi niyet ve temennilerimizden sonra içimizdeki batıcıları da unutmak vicdani olmadığı gibi adaletimize de sığmaz.

Çocuğumuzun birisi ki, o maça kadar şahsen eski futboluna bakarak neredeyse en çok eleştirdiğim ve ‘Arabistan’a gitti futbol oynamayı unuttu’ dediğim Merih’in o maçta çıkıp, birisi henüz dakika dolmadan diğeri de nefis iki gole imza atması sanıyorum sadece bizim ülkedeki değil, tribünlerdeki ve dünyanın birçok yerindeki birçok futbolseveri de yerinden hoplatmıştır. Merih’in o maçtaki goller dışındaki performansı da müthişti ve sanıyorum ileride kendisinin de duygulanarak anlatacağı unutulmaz hatıralar içermektedir.

İşte o Merih, oynadığı bu futbolla, attığı gollerle değil de birden o sevinç ve o heyecan sonrası yaptığı kurt işaretiyle gündem oldu. Bağnaz, hodgam, faşist batının nasıl düşündüğü, nasıl değerlendirdiği batıyı ezelinden beri tanıyıp bilen bizler için pek şaşırtıcı olmasa da içimizdeki batıcıların tavırları ve bize doğru bakışlarında hep kibirlerine maruz kaldığımız sevimli, aslan sosyal demokratlarımız, nesillerini korumakta kendileri bilmeyip görmeseler de bizim de azami gayret gösterdiğimiz biricik solcularımız yine karşımıza dikilivermediler mi?

İşte buna dayanamıyorum, gerçekten üzülüyorum. İnanın sizin her olaya bizim pencereden bakmanızı istemiyor, sizleri takip ettikçe, değerlendirmelerinizi okudukça çok da istifade ediyor, zenginleşiyorum da yalnız ne olur biraz da kendiniz gibi başka insanlar da olduğunu unutmayın çevrenizde.

Sizin dışınızdaki insanlar da, başka ülkelerin insanları da, başka kültürlerin insanları da goller atar, sevinçler yaşarlar ve arkasından sizin de yaptığınız gibi sevinçlerini en başta en yakınlarından başlamak üzere birileriyle de çeşitli hareket ve ritüellerle paylaşabilirler. Onları anlamadan, onların hangi iklimlerde emek verip yetiştiklerini görmeden, sahi kendinizde onları hemen damgalamak cüretini, yargılayıp infaz etme hakkını nereden buluyorsunuz?

Bunun cevabını da biliyoruz. Yıllardır cenderesinden geçtiğiniz, tedrisatlarında yetiştiğiniz batı size bu yobazlığı kodladı. Onun için bu tavrınız bile batıcı. Onun için lütfen: hangi ekolu benimsiyor olursanız olun, hangi düşünce veya inanca sahip olursanız olun saygımız var ama lütfen sizin de başkalarına saygınız olsun ve başarabiliyorsanız bir de azıcık yerli olun, Türk olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.