ATATÜRK ve SIDIKA AVAR ÖĞRETMEN

Tarihin, hayatın içinde,

Ne anlar, ne anılar vardır.

İnsan okudukça araştırdıkça daha bir aydınlanıyor...

Daha iyi öğreniyor..

Daha fazla bilgi belge sahibi oluyor,

daha fazla öğrenme şansını elde ediyor, yakalıyor...

Okumak insanın ufkunu açar...

Açıyor. Cahil cehalet ortadan kalkıyor...

Aşağı da okuyacağınız yazı 1957 yılında yazılmış...

Bayan bir öğretmenimiz Mustafa Kemal ATATÜRK 'ün sağlığında ve sonra büyük başarılara imza atmış.

Hep birlikte okuyalım.

**

"Yıllar önce İzmir Kadınlar Hapishanesindeki mahkum kadınlara akşam

dersleri verilmesi kararlaştırılmıştı.

Bir gün milli eğitim müdürünün odasına zayıf, ufak-tefek bir genç kız

girdi.

- Ben bu dersleri memnuniyetle kabul ederim, efendim, dedi.

Müdür şaşırmıştı. Karşısındaki genç kız, okuldan yeni çıkmış, üstelik son

derece de hassas bir insana benziyordu.

Müdür bir kez daha hapishanedeki tipleri gözünün önüne getirdi. Olacak şey

değildi... Lakin düşüncesini belli etmedi.

- Peki, hoca hanım, dedi. Bu işle meşgul olacağım.

İki hafta geçmeden, genç kız, soğuk ışıklar altında hapishane koğuşundaki

akşam derslerine başlamıştı. İşi bittikten sonra, ince pardösüsünün yakasını kaldırıyor,

süngülü nöbetçilerin, zincirli kapıların arasından geçerek sokağa çıkıyor ve hızlı

adımlarla evine koşuyordu.

Hapishane müdürü de, milli eğitim müdürü gibi, hayretler içinde idi.

O, kavgacı, o geçimsiz mahkumlar, genç öğretmeni hem sevmeye, hem saymaya

başlamışlardı.

Kadınlar hapishanesinde ilk defa böyle bir hava esiyordu.

Fakat işinde inanılmaz bir başarı gösteren kızın, bir süre sonra acayip bir

suçla adliyeye götürüldüğünü görüyoruz.

Hakkındaki suçlama: Misyonerlik...

Gittikçe kabaran dosyalar, hep misyoner öğretmenden bahsediyordu.

Neler de neler yapmamıştı ki:

Kadınlar hapishanesi derken, Kinder Garten Teşkilatında çalışmalar,

çocuklara iyi insan olmak etrafında birtakım telkinler.

Bütün bunlar misyonerlik denilen şeyden başka ne idi....?

İş o kadar dallanıp budaklandı ki, Ankara'ya kadar intikal etmiş ve onca

mühim işi arasında Atatürk meseleyi merak etmişti.

- Bana misyoner öğretmenin dosyasını getiriniz, dedi.

Bütün bir gece o dosyayı inceledikten sonra, ertesi günü öğretmen Sıdıka

Avar'ı yanına çağırttı. Genç öğretmen Atatürk'ün karşısına çıktığı vakit bir

yaprak gibi titriyordu.

Atatürk, bu ufak-tefek kıza hayretle baktı.

- Misyoner öğretmen sensin, öyle mi?" diye sordu.

Avar şaşırmıştı. Yavaşça,

- Efendim, ben öğretmen Avar, diye fısıldadı.

Atatürk, o zaman genç öğretmene doğru parmağını uzatarak yüksek sesle

şunları söyledi:

- Hayır. Sen misyoner Avar'sın. Bana, senin gibi misyonerler lazım.

Ondan sonra da Atatürk fikirlerini açıkladı:

"Bir toplum, daha ziyade aile yoluyla, bilhassa kadın yoluyla

kazanılabilirdi. Genç öğretmen Doğu'ya gidecekti.

Oradaki genç kızları, hatta bunların arasında hiç Türkçe bilmeyenleri bile

toplayacaktı....Onları, bu toplumun potasında yetiştirecekti; sonra bu çocuklar

birer ışık huzmesi altında köylere gönderecekti."

Sözlerinin sonunda:

- Git, memleketin içine gir, dağ köylerine uzan; orada bizden ışık bekleyen yarının annelerini göreceksin, dedi.

Genç öğretmen, içi içine sığmaz bir halde Atatürk'ün yanından çıktı.

İşte yıllar ve yıllardır Avar, doğu illerinden birinde Kız Enstitüsü Müdürlüğünde bu inanılmaz işle meşguldür. Şimdi; Elazığ, Tunceli, Bingöl çevrelerindeki halk, bu ufacık-tefecik kadından bir azize gibi bahseder.

Onun hakkında iki yüze yakın mani, masal ve çocukların dilinde sayısız Avar şarkıları vardır.

O, yol vermez, geçit tanımaz dağlara at sırtında tırmanır, dağ köylerinden, çoğu esmer köy kızlarını toplar, onları kendi ceketine sarıp okuluna götürür.

Avar, Doğu'da gerçekten inanılmaz bir isimdir. Dağ tepesindeki köylere bu masal kadının, öğrenci toplamak için gittiği zaman köylüler:

- Kızımı da götür, Avar...! diye atın üzengisine yapışıyorlar.

Şehre, Avar'ın okuluna gelen kızı, bir kere de üç-dört yıl sonra görünüz.

Ben, bir insan yaratma mucizesini orada gözlerimle gördüm

Hikmet Feridun Es

Hayat Dergisi 1957

Sıdıka Avar; gazeteci Banu Avar'ın annesidir."

**

Sıdıka Avar gibi öğretmenler

Banu Avar gibi gazeteciler çoğalmalı.

Çok olmalı..

Esenkalın ...

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.