İSTANBUL BOĞAZI İLE BİRLİKTE ÖLÜMSÜZLEŞEN IO HİKAYESİ

Bu haftaki yazım İstanbul Boğazı ya da Antik Çağ’daki adıyla "Bosphorus" için en önemli mitolojik efsane üzerine olacak. Efsanenin ana kahramanları tanrılar tanrısı Zeus, rahibe Io ve tanrıça Hera’dır. Mitolojiye meraklı olanlar Zeus'un çapkınlıklarına ve karısı Hera'nın içinde bir kor gibi yanmakta olan kıskançlıklarını bilirler. Bugün anlatacağım mitolojik efsane Io'nun hikâyesi, İstanbul Boğazı ile ölümsüzleşiyor...

Bu efsaneye göre tanrılar tanrısı Zeus, Argos kenti kralı Inakhos’un güzel kızı, Hera Tapınağı rahibesi Io’ya âşık olur. Io ile buluşmak için Olympos Dağı’ndaki sarayından aşağıya iner. Ancak Zeus ne kadar çapkınsa, karısı Hera’da o ölçüde kıskançtır. Zeus’tan şüphelenir ve Olympos’tan inerek Zeus’un peşinden gider. İçini yine bir kıskançlık ateşi sarar.

Zeus, karısı Hera’nın şüphelendiğini ve kendisini aramak üzere yeryüzüne indiğini anlar. Io’yu Hera’dan gizlemek için onu bir ineğe dönüştürür. İnek o kadar güzeldir ki Hera ona hayran kalır ve bu kadar güzel olmasından şüphelenir ve Zeus’tan ineği ister. Zeus ise Hera’yı tamamen şüpheye düşürmemek için ineği ona verir. Hera ineği alır ve Argus adlı bir çobanı ineğin başına bekçi olarak koyar. Çoban Argus’un özelliği hiç uyumamasıdır. Arkasında bile gözü vardır ve bu sayede ineği her şekilde izleyebilmektedir.

Gündüzleri ineği çayırda otlatıp geceleri tamamen kapalı olan bir ahıra koyan Argus, sabaha kadar ahırın önünde nöbet bekler. Ancak Zeus her ne kadar ineği kendi elleriyle verse de Io’nun çektiği sıkıntılara dayanamaz. Oğlu ve habercisi olan Hermes’i yanına çağırır ve ona Io’yu kurtarmasını buyurur.

Hermes, yüz gözlü çoban Argus’un elinden genç kadını kurtarabilmek için bir plan yapar.  Uyku Tanrısı Hypnos’dan yardım istemeyi düşünür.

Hypnos, güneş ışıklarından uzak, karanlık ve loş bir sarayda oturmaktadır. Haberci Tanrı Hermes, hızla ve sessizce sarayın içine süzülür. Hypnos’un huzuruna çıkar. Hypnos, en güçlü devi bile uyutacak denli etkili olan çiçeklerinden Hermes’e bir avuç verir.

Hermes saraydan ayrılır ve hemen Io’yu kurtarmak için Argus’un yanına gider.Çoban kılığına girip Argus’un yanına yaklaşan Hermes, haşhaş çiçeklerini kavalının içine doldurup Argus’a doğru üfler. Argus ise kavalın sesi ve çiçeğin kokusu yüzünden oracıkta uyuyakalır. Io, Hermes’in yardımıyla başındaki korkunç bekçi Argus’tan kurtulmuştur kurtulmasına ama Hera onun peşini bir türlü bırakmaz.

Hera, ineğe büyük bir sinek musallat eder ve sinek sürekli ineği ısırmaya başlar. Canı yanan Io da can havliyle kaçmaya başlar. Önce Yunanistan’ın batısında bulunan denize doğru ilerler, buraya verilen “Ion Denizi” adı işte buradan gelmektedir. Io daha sonra Trakya’ya geçer, Bosphorus’tan Asya’ya atlar. Bosphorus da adını bu efsaneden alır, Bosphorus aslında “sığır geçidi” demektir.

Io, Anadolu yaylalarında durmadan koşmaya devam eder. Sonra Finike’ye varır, buradan da Mısır’a geçer. Zeus, Io’nun bu çektiği sıkıntılara ve zorluklara dayanamaz ve Nil Nehri kıyılarına kadar varmış olan Io’nun peşindeki sineği yok eder ve Io’yu yeniden eski haline dönüştürür.

Bu çapkınlık hikayesinin sonunda Io’nun Zeus’tan Keroessa adında bir kız çocuğu dünyaya gelir. Keroessa ise İstanbul’un kurucusu olan Kral Byzas’ın annesidir. Byzas, şehri kurduğu zaman Haliç’e “altın boynuz” anlamına gelen annesinin adını verir. Bu mitolojik hikâyeye göre İstanbul Boğazı’nın adını almasında Zeus’un aşkı sonucu ortaya çıkan olay etkili olmuştur.

Önümüzdeki günlerde yeni hikayeler ve olaylarla görüşmek dileğiyle…

Ahmet MEKE

CBS Uzmanı/Arkeolog

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.