Naim Arslan Dağlı
OLAN OLDUĞU GİBİ GÜZEL
Geçtiğimiz günlerde telefonumda bir bildirim gördüm (4 yıl öncesinden bir anı) galerimdeki 4 yıl önce çektiğim bir fotoğrafa götürdü beni. O günü hatırlamaya çalıştım ve fotoğrafı inceledim. Fotoğrafta motorumu çok güzel bir şekilde bir dağ manzarasına karşı park etmişim. Arkadaki manzara motorumun duruşu, gökyüzünün berraklığı... o fotoğrafı anlatamam size çok güzel bir fotoğraftı. Oraya çok sevdiğim arkadaşlarımla gitmiştim. Fotoğrafı görünce içime dolan huzuru anlatamam muhteşem bir his... (Beni çok seven ve bütün yazılarımı okuyan canım arkadaşlarıma selam söylemek istiyorum ben de sizi çok seviyorum iyi ki varsınız.)
Ama bu fotoğraftan bahsetmemin bir sebebi var. O günü hatırladığımda ben o gün hiç mutlu değildim. Çok sıkılmış ve bunalmış hissediyordum. Şuan diyorum ki nasıl ! Yani o kadar güzel bir ortam güzel insanlar ama mutsuz bir NAİM. Peki neydi beni mutsuz edenler sıkılmış hissettirenler ( arkadaşlarımla küçük sürtüşmeler, ailedeki bazı durumlar, para sorunları, ilişki sorunları...) kısacası değersizlik hisleri.
Her şeyin mükemmel olması gerektiği gibi çok toksik bir düşünce yapısı hayatımızı sarmış biçimde. Oysa iç dünyamızda istediğimiz sevmek ve sevilmek ve bunun için mükemmel olmaya gerek yok.
Düşünsenize hayatta en sevdiğiniz kadın kim (benimki annem) peki annem tanıdığım en güzel kadın mı hayır, en zengini mi hayır, akademik olarak en başarılı olan mı hayır. Peki bunlara gerek var mı HAYIR annem olduğu hali ile mükemmel ve en sevdiğim kadın. O benim annem ...
Sizce bunu neden anlattım ?
Hayattaki olayları durumları üzüntüleri acıları yaşamak istemiyoruz hatta acılarımızı kabul etmiyoruz. Suçlayacak birilerini arıyor bunları hak etmediğimizi düşünüyoruz. Oysa annemizi kabul edip o benim halim her haliyle mükemmel ve onu seviyorum der gibi hayatımıza da bunu söyleyemez miyiz ? Bu benim hayatım acım sıkıntım da benim mutluluğum da benim ve hayat benim olduğu için değerli bunu söyleyebilen biri ders çalışırken sızlanmaz, çocuklarına annelik yaparken usanmaz, işte gecesini gündüzüne katarken yorulmaz , gece yatağa girdiğinde huzurludur, belki de en önemlisi böyle bir insanın gözünün içi güler.
Hadi bu gün farklı bir şey yapalım hayattaki sorun dediğimiz her şeyi kendi hayatımızı oluşturmamızdaki basamaklar olarak görelim.
Küçük bir örnek verip bu haftaki yazımı bitirmek istiyorum ben üniversitemin başlarındayken 100 kiloydum ve spora başlama kararı aldım aç uyuyordum bazen karnımın gerçekten acıdığını hissediyordum ama oley kilo veriyorum diyordum. Spora gidiyordum ertesi gün mutlaka bir yerim ağrıyordu oley diyordum gelişiyorum. 4 ayın sonunda 32 kilo vermiştim ve çok estetik bir vücudum vardı
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim haftaya görüşmek üzere
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.