ORMANCILAR ve ORMAN KÖYLÜSÜ (2)

Yıl 1986'tı olacak.

Burada size bir anımı daha anlatayım.

Yıllık izine ayrıldım köye gittim.

Günlerden pazar. Babam Mumcular pazarına gitti. Bende evde sıkıldım.

Hadi dedim dağdan bir yük odun yapıp geleyim...

Eşeği alıp Yanık dediğimiz bir mevki dağa gittim.

Daha önce kesim aralama yapılmış kuru ağaç dallarını tağra nacak ile kestim bir eşek yükü odun yaptım...

Odunları tam eşeğe saracaktım.

-- Kımıldama olduğun yerde kal sesleri ile  irkildim.

Ne olduğuma kaldım. Çevremde beş Ormancı... Nacak tağrayı ver dediler.

Vermem dedim. Fazla da ısrar etmediler.

-- Bu odunlar olduğu yerde kalsın . Götürme bir yere.

Ceza yazarız. Sürünürsün deyip geçtiler..

-- Bu odunlar kuru odunlar yaş değil dediysem de dinlemediler..

Arkalarından baka kaldım...

Ne yapsam diye düşünüyorum.

Bir baktım ki ormancılar üst taraftaki yamaç bir yere oturmuşlar dinleniyorlar...

Dedim bunlar beni gözetliyor...

Ne şeytan gör ne salavat getir yalvar.

Eşeği çektim doğru eve. Anam

-- ne oldu oğlum?

-- Beş ormancı geldi. Yaptığım odunları götürme dediler. Bende olduğu yere bıraktım...

Anam kızdı söylendi...

-- Başkası traktör traktör yük yük odun getirir birşey olmaz.. Bula bula seni mi buldular.

Yazık. Yazıklar olsun. Olup biten bir yük odun...

Anam ocakta hem yemek yapıyor hem ara ara cayranıyor. Anamın da canı çok  sıkılmıştı bu işe...

-- Tabi alçak eşeğe herkes biner..Biz fakir fukara alçak eşeyiz ya...

Ana boşver canını sıkma dedim. Onu teselli ettim... Uzatmayalım.

Aradan bir hafta geçti. Babam Mumcular pazarına tekrar gitti. Orada ormancılardan birini görmüş.

-- Benim büyük oğlana yaptığı kuru odunu götürme deyip yerinde bıraktırmışsınız....demiş

-- ule Memet amca senin oğlanmıydı uu... biz onu yabancı diye bıraktırdık ..

Sen o odunu al gel eve demiş...

Babam iki üç gün sonra dağdan odunları eşeğe sardı geldi...

Ormancılarla böyle bir anım daha olmuştu.

Dağlar ormanlar onlardan sorulur elbet.

Görevlerini yapıyorlar...

Benim tanıdığım iyi konuştuğum

Hasan Uzun  Ormancı vardı.

Oğlu Mehmet arkadaşımızdı.

Muğla Yerkesik tarafındandı.

Çok efendi dürüst insandı.

-- Orman köylüsünü fazla sıkmayacaksın. Yaş çam kereste odun kaçakçılığı ticareti yapmadıktan sonra dağdan evinin ihtiyacı kuru odununu getirebilir derdi...

Bunları anlatırken aklıma geldi.

Aşağı Mazı Köyünden CANGIR lakaplı

Durmuş abi ile bir ormancı arasında geçen olayı da anlatayım size...

Duyduğum ve aklımda kaldığı kadarıyla..

*

CANGIR yüklüce odun çıkacak dallı budaklı bir çam ağacını budamış budamış son dalını keserken Ormancı gelmiş..

-- Bu yasak suç...Sen ne yapıyorsun ?

Cangır tıs tıs soluyor yorulmuş...

-- Görmedin mi Ormancı kışa hazırlık yapıyorum. Ağacı kökünden kesmedik.

Dallıyoruz. Bunun neresi suç...?..

-- Ver şu nacağı tahrayı...

-- Vermem başka tağra nacağım yok..

Veririm vermem derken. Ormancı tağra nacağı CANGIR'ın elinden alıyor...

Yürü köyün kahvesinde hakkında tutanak tutacağım...

Aslında ormancının içindeki duygu ciddi değil şaka yapmak...Amaa..Tabi bundan CANGIR'ın haberi yok...

Tartışa konuşa kahveye geliyorlar...

Kahvenin içinde beş on kadar insan oturmuş çay kahve içiyor. Sohbet ediyor.

Kahvenin önüne bir Milas'lı manifaturacı gelmiş sergisinin başında basma pazen satıyor...

Bizim CANGIR DAYI kızgın öfkeli söylene söylene evine geçiyor...

-- Ormancı ben sana yapacağımı biliyorum...Ben sana hindi gösteririm.

Uzatmayalım. Ve hatırlatayım. CANGIR'da muzip insan...Ormancıya bir şaka yapacak. Kızma numarası yapa yapa... Aklından geçen o. Onun için kahveye oturmadan eve geçiyor...

Evde iki tane büyük radyo pilini çimento kağıdına sarıyor. Bir de bir fitil bağlıyor.

Ortaya ateşlemeye hazır bir dinamit görüntüsü çıkıyor...

Çok kızgın ve öfkeli şekilde hiç gülmeden sırıtmadan

Bir elinde hazırladığı dinamit düzeneği

ve çakmak..

Gelip kahvenin kapısına dikiliyor..

-- Ormancı yaktım çıranı. Sen benim nacağı tahramı almayı gör...

Ormancı bir taraftan kahvedekiler bir taraftan

-- Aman Durmuş... CANGIR  kendine gel sen ne yapıyorsun deseler de...

Cangır yapacağını yapıyor.

Kimsenin birşeyden haberi yok tabi..

Dinamit süsü verdiği fitili ateşliyor.

Kahvenin içindekiler masa sandalye tezgah altlarına bağrış çığrış saklanıyor...

Cangır

-- Ormancı senin yüzünden bak bu insanlarda maf olacak...Acırım onlara acırım...

İçeriden dışarıya fırlayan bir iki kişi manifaturacının sergisine atmış kendini.

Cangır sonra

-- Size acıdım deyip yaktığını alıp dışarı yola fırlatıyor...Güya patlamadan söndürüyor. Cebine koyuyor.

İnsanlar derin bir nefes alıyor...

Ormancı

-- Ben sana şaka yapmıştım CANGIR

Sen bizi dinamitle öldürmeye kalktın...

Cangır basıyor kahkahayı...

-- Ormancı bende sana şaka yaptım...

-- Nasıl?

Cebinden çimento kâğıdına sarılı radyo pilini çıkarıp gösteriyor...

-- Ulen Cangır Mazılı sen benden üstün çıktın... Boşuna dememişler Mazılıyı yarattın şeytanı niye yarattın diye...

Bu soğuk şakadan sonra o güzel insanlar çaylarını içe dursunlar...

Ormancı abiyi bilmiyorum.

CANGIR abi çok iyi şakacı insandı.

İleri ki günlerde bir kaç şakasını daha anlatacağım sizlere...

Ruhu şad olsun...

**

Ormanları seven koruyan kollayan ormancılarımıza

Kadim toprakların çilekeş orman köylüsü

Ormanları seven koruyan güzel insanlara

Sevgi saygı selam olsun...

Sevgi saygı ile

Esen kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.