YENİDEN ÖĞRENMEK

Peki ben eve nasıl dönmüştüm?
Yürümeyi unutmuş gibiydim. Ağrılı uykuların yarattığı cenin şeklindeki yatış pozisyonlarımdan dolayı duruşum bile değişmişti. C harfi gibi görünüyordum. Dik durmam mümkün değildi. Çünkü sırt ve bacak kaslarım yatmaktan güçsüzleşmişti. Sağ ve sol kolumdan biri tutmadığı sürece yürüyemiyordum. Ayağa kalkınca bacaklarım takır takır titriyordu. Yeğenlerim her akşam mahallenin bir ucundan öbür ucuna yavaş yavaş yürütmeye başladılar. Bu yaşımda bebeklerin nasıl yürümeye başladığını çok iyi anlamıştım. Çünkü yeniden yürümeyi öğreniyordum.
Neredeyse kemiklerim sayılacak kadar zayıflamıştım. Sanırım 10 kilo vermiştim ve 47 kilo olmuştum. Hastanede yemek kokusuna tahammül edemediğim için mama vermişlerdi. Benimki damardan takılan mama değildi. Meyve suyu gibi kutudaydı. Vanilyalısını ve muzlusunu içmeyi çok severdim. Normal yemek yeme durumuna başladığınızda doktorlar iyileşmeye başladığınızı düşünürler. Bir de ameliyattan sonra gaz çıkartıp tuvalete çıkabildiğinizde her şeyin yolunda olduğunu varsayarlar. Yani bağırsak sisteminiz düzenlendiyse, o an için her şey yolundadır. Mama tam anlamıyla bedenin ihtiyacını karşılamasa da hiç yoktan iyidir. Vücuda o anda enerji ve beslenme desteği verir. Sadece geçici bir çözüm. Normal beslenmenin yerini tutmuyor tabii. Cezmi Bey, ben yemek yemez olunca her şeyi serbest hale getirmişti. Yeter ki bir parça yiyebileyim diye. Eve döndükten sonra yavaş yavaş yemek faslımız normale dönmeye başladı.
Özetlersek ;
Yeniden yemek yemeyi öğreniyordum.
Yeniden yürümeyi öğreniyordum.
Yeniden banyo edebilmeyi öğreniyordum.
Yeniden dik durmayı öğreniyordum.
Yeniden yaralarımı sarmayı öğreniyordum.
Yeniden küllerimden doğmaya çalışıyordum.
Tıpkı büyümekte olan bir çocuk gibi, bir bebek gibiydi durumum.
Ama bi gayret başarıyordum.
4 aylık hastane dönemi ister istemez psikolojik travmalar da yaratmıştı. Çok beklentili ve coşkulu gitmiştim. "" Süt dökmüş kedi gibi "" derler ya aynen öyle dönmüştüm.
Fiziksel yaralar düzelmeye başlamıştı. Ama psikolojik yaralar belli ki zaman alacaktı. Güzel ailem ve güzel arkadaşlarım yine iş başındaydı. Maşallah hepsi de 112 acil kurtarma ekibi gibiydiler. Hiç yalnız kalmıyordum. Yine ailemin ve kankilerimin kolundaydım. Kim korkar yara, bere ve travmadan acabaaa !!!
Gelelim hastane dönüşü en mutlu olduğum an kısmısına. Sizce hastane dönüşü ne olabilir bu mutluluk ? TABİİ Kİİİİ BANYO - DUŞ - SUYA BATMAK - SU ALTINDA OTURMAK - SU ALTİNDA ZIPLAMAK !!! Adına artık ne derseniz o olsun.
Siz hiç banyo edebiliyorum diye ağladınız mı? Evet ben ağlamıştım. Mutluluktan ağlamak dedikleri buymuş meğerse... Sanki bedenim 4 aydır çölde susuz kalmış gibiydi. Nasıl da heyecanlanmıştım !! Su damlacıkları kafama düşmeye başladığında sanki bütün çatlakları dolduruyordu, yeşertiyordu, nefes aldırıyordu, okşuyordu. Yazın çiçekleri sularken, suyu gören bedenimin mutluluğu aklıma gelir. Toprağa serilmiş fidanlar bir anda hemen dirilirler.
Zamanla her şey yoluna girdi. Yürümeye ve yemek yemeye başlamıştım. Yanımda sevdiklerimin olması her şeye değerdi. Hani kötü gün dostu dedikleri var ya !!! Onlar bir anda ortaya dökülüyor.
İnsanoğlu bir şeyin değerini ancak mahrum kaldığında, kaybettiğinde, ulaşmakta zorlandığında anlayabiliyor. Bunu çoğunluğumuz biliyor ama tekrardan hatırlatmak istedim.
Sevdiğimiz her şeyin kıymetini kalbimizde hissettiğimiz, önemsediğimiz, yapma özgürlüğüne ve kabiliyetine sahip olabildiğimiz her şeyin, her duygunun, her hareketin, her sözcüğün, hayatımızda çok sıradan gözüken ama çok önemli olan rutinlerimizin bile değerini bildiğimiz günlerimiz olsun.
Gülümseyerek kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.